Büyüden Korunmak İçin Okunması Gereken Dualar


Allahü teâlâ, her şeyi sebeple yaratır. Bir şeye kavuşmak için, bu şeyin yaratılmasına sebep olan şeyi yapmak gerekir. Her şeyin yaratılmasında ortak olan manevi sebep, sadaka vermek, 70 kere (Estağfirullah min külli mâ kerihallah) duasını okumaktır. Bu iki manevi sebep, maddi sebepleri bulmaya da yardım eder. Ruhi sıkıntıların çoğu, cinden ve büyüden meydana gelir.

Ruhi hastalıklar, sara ve cinden korunmak için, kıymetli kitaplarda bildirilen dualardan bazıları şunlardır:

1-
Euzü Besmele ile Fatiha suresini okumalı.

2-
Euzü Besmele ile iki Kul-euzü okumalı.

3-
Bir miktar suya Âyet-el kürsi, İhlas ve Muavvizeteyn [Nas ve Felak] surelerini okumalı. Büyü yapılan kimse bundan üç yudum içmeli, kalan su ile gusletmeli.

4-
Sedir ağacının 7 tane yeşil yaprağı ezilip su ile karıştırılır. Üzerine Âyet-el kürsi, İhlas ve Kul-euzüler okunur. 3 yudum içip geri kalanla gusledilir.

5-
Üç kere Salevat ve Fatiha, Âyet-el kürsi, Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri yedişer defa okunup hastaya üflenir. Bunları tekrar okunup hastanın yatağına, evin her yerine, bahçeye üflenir.

6-
Fâtiha, Âyet-el-kürsi ve 4 Kul [Kâfirun, İhlas, Felak ve Nas sureleri] yedişer kere okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar, hayvan sokması ve bütün dertler için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritip içirmek ve ısırılan yere sürmek de olur.

7-
Sabah akşam, Bekara suresinin başından 4 âyet ve Âyet-el kürsi ile, Âyet-el kürsiden sonraki iki âyeti ve Bekara suresinin sonundaki 3 âyet, delinin üzerine okunursa, iyi olur.

8-
Sabah akşam 24 kere Estağfirullah denir, sonra ''Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh'' denir. Sonra 11 İhlas ve 7 kere Fatiha ve 33 kere, Allahümme salli ve sellim ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammed okuyup, sevabı Peygamber efendimizin ve Eshab-ı kiramın ve Evliyanın ve sonra isimleri okunarak Silsile-i aliyye büyüklerinin ruhlarına hediye edilir. Bunların hürmetine şifa vermesi için dua edilir.

9-Günde 500 kere La havle vela kuvvete illa billah-il-aliyyilazim)
okumalı! Başlarken ve bitirince yüz kere salevat getirmeli.

10-
Ha-Mim Mümin suresinin başından masir'e kadar ve Âyet-el kürsi okumalı.

11-La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehülmülkü velehülhamdü vehüve ala külli şeyin kâdir

12-
Cuma günü seher vakti, sağ elinin içine Nisa suresi 99. Âyeti, vemen yahruc'dan rahimâ'ya kadar yazılır, sonra dili ile yalanıp yutulur. 40 yıllık büyü de olsa çözülür.

13-
Kırk gün sabah namazının sünneti ile farzı arasında kırkbir kere Fatiha okunur. Besmelenin sonundaki Mimi Fatihanın Lam harfi ile birlikte okunur. [Yani (Rahim-ilhamdü) denir] Sonra yapılan dua kabul olur. Suya üfleyip hasta veya büyülü kimseye içirilirse, [eceli gelmeyen hasta] şifa bulur ve büyü çözülür. (Tefsir-i Azizi)

14-
Saradan, büyüden ve cinden korunmak için Âyât-i hırz okumalı. Abdest alıp, önce 7 istiğfar ve 11 salevat okunup, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde 2 defa, 40 gün kadar okumalı, devam etmeli. Her okuyuşta, 1 Fatiha okuyup sevabı, Resulullahın, Behaeddin Buhari, Ahmed Rifai ve İmam-ı Rabbani hazretlerinin veya isimleri okunarak Silsile-i aliyye'nin ruhuna hediye edilmeli. Âyât-i hırzı yanında taşıyan, büyüden, nazardan korunur, muradı hasıl olur.

Cin mektubunu, yanında veya evinde bulundurana, cin gelmez ve dadanmış olan cin de gider. Kuşluk namazına devam edene, cin musallat olmaz ve şehid olarak ölür.

Âyet ve duanın etkisi için okuyanın, inancının düzgün olması, haramdan, kul hakkından sakınması ve ücret almaması şarttır.
okumalı.

Kahinlik, Falcılık, Büyü, Sihir, Uğursuzluk


Kâhinlik, cinden bir arkadaş edinip, olmuş şeyleri ona sorup, ondan öğrenmek ve bunları başkalarına bildirmektir.

Cin ile tanışan falcılar, (Yıldızname)ye bakıp, sorulan her şeye cevap verenler böyledir. Bunlara ve büyücülere gidip, söylediklerine, yaptıklarına inanmak, bazen doğru çıksa bile, Allah'tan başkasının her şeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfürdür. (Hadika)
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Uğursuzluğa inanan, kâhinlik yapan, kâhine giden, büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir, Kur'an-ı kerime inanmamış olur.) [Bezzar]

İbni Ebi Zeyd hazretleri diyor ki:
(Cinci tarikatçıya inanmak, insanı cinden kurtardığına inanarak, ona ücret vermek caiz değildir. Büyü çözene de para vermek caiz değildir.)

(Birgivi Vasiyetnamesi)nde, (Bir kimse, ben çalınanları, kaybolanları bilirim dese, diyen de, buna inanan da kâfir olur. ''Bana cin haber veriyor, onun için biliyorum'' derse, yine kâfir olur. Çünkü cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız Allah bilir) buyuruluyor.

Gaybı cin de bilmez
Kadızade, burayı şöyle açıklıyor:
(Gaybı, Allahü teâlânın vahy ve ilham ettikleri de bilir. Cin gaybı bilmez. Fakat cin, ben evliyadan duydum ki şöyle imiş derse, küfür olmaz. Ancak cinler yalan söyledikleri için onlar biz duyduk deseler de inanmamalıdır. Allahü teâlâ vahy yolu ile Peygamberlere gaybı bildirdiği gibi, ilham yolu ile de evliyaya ve müminlere de bildirir.)

İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Büyü; ilme, fenne uymayan, gizli sebepler kullanarak, garip işler yapmayı sağlayan ilimdir. Büyü öğrenmek de, öğretmek de haramdır. Müslümanları zarardan korumak için öğrenmek de haramdır.) [Redd-ül-muhtar]

Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek [büyü çözmek için büyü yapmak] caiz değildir. (Hadika)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Büyü yapmak, küfre en yakın olan, en kötü haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müslüman büyü yapmaz. Allah saklasın, imanı gittikten sonra büyü tesir eder.)

İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
(Büyü yaparken, küfre sebep olan kelime ve iş olursa, küfürdür. Böyle bir kelime ve iş olmazsa, büyük günahtır.)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Helake sürükleyen yedi şeyden biri büyüdür.) [Buhari]

(İpe üfleyip düğüm atan kimse, büyü yapmış olur. Büyü yapan da Allah'a şirk koşmuş olur.)
[Nesai]

(Falcıya, büyücüye, kâhine giderek, onların söylediklerine inanan, Kur'an-ı kerime inanmamış olur.)
[Taberani]

(Büyücüye inanan kimse, Cennete giremez.)
[İ. Hibban]

(Gaibden haber vermek maksadı ile yıldız ilmi ile uğraşan kimse, büyücü gibi günaha girer.)
[İbni Mace]

(Falcıya fal baktıran, onun sözüne inanmasa bile, kırk gün kıldığı namaz kabul olmaz.)
[Müslim]

(Fal bakmak, yazı ve çizgi ile gelecekten haber vermek, puta tapmak gibidir.)
[Ebu Davud]

(Karı-kocayı birbirine düşüren Allahü teâlânın lanetine uğrar.)


(Ana ile evladın, kardeşle kardeşin arasını açana lanet olsun.)
[İbni Mace]

(Kâhinlik yaparak alınan para haramdır.)
[Buhari]

(İnsanı helâke sürükleyen şu yedi şeyden sakının:
1- Allah'a şirk koşmak,

2- Sihir yani büyü yapmak,
3- Katillik,
4- Faiz yemek,
5- Yetim malı yemek,
6- Cihadda savaştan kaçmak,
7- Evli ve namuslu bir kadına, zina etti diye iftira etmek.)
[Buhari, Müslim]

Büyü, insanları hasta eder. Sevgi veya nefrete sebep olur. Yani cesede ve ruha tesir eder. Büyü, kadınlara ve çocuklara daha çok etki eder. Büyünün tesiri kesin değildir. İlacın tesiri gibi olup, Allahü teâlâ dilerse tesirini yaratır. Dilerse tesirini yaratmaz.

Şu halde, (Büyücü, büyü ile istediğini şüphesiz yapar, büyü muhakkak tesir eder) diyen ve inanan kâfir olur. (Allahü teâlâ takdir etmişse, büyü tesir edebilir) demelidir!

Büyü etki edebilir, mutlaka etki eder demek yanlıştır. Büyü ilaç gibidir. Bazen etki edebilir, insanı hastalandırır. Her ilaç da her zaman etkisini göstermez, göstermediği de olur. Yani ilaca da büyüye de tesir kuvvetini veren Allahü teâlâdır. Vermezse, ilaç da, büyü de tesir etmez.

Resulullah efendimiz, Medine'ye hicretinden önce, Medine halkı Abdullah bin Selul'ün etrafında toplanmışlardı. Resulullah Medine'ye teşrif edince, Medine halkı tamamen Ona hürmet ve alaka gösterdiler. İbni Selul'ü bıraktılar. Bunun üzerine Resulullahı öldürmek için harekete geçti. Yahudiler onun yanına toplandılar. Bazı planlar yaptılar. Lebid bin Asım'dan yardım istediler. Lebid, falan mahallede Hayre adında sihir yapmakta çok ileri yaşlı bir kadın var, onu bulun dedi. Bulup o kadına çok para verdiler. Yaşlı kadın bir güvercin yavrusuna iğneler batırıp, 11 düğüm yaparak güvercin yavrusunun üzerine sardı. Medine'nin dışında harap bir kuyunun içine koyup, ağzını kapattı.

Resulullah efendimiz hastalandı. Azaları hareketsiz kaldı. Bu hâl 9 gün devam etti. Sonra Cebrail aleyhisselam geldi, durumu haber verdi. Resulullahı oraya götürdüler. Kuyuyu açıp güvercini çıkardı. Fakat düğümleri çözemediler. Cebrail aleyhisselam Muavvizeteyn [Kul Euzü] surelerini getirdi. Resulullah bu sureleri o düğümlerin üzerine okudu. Her âyeti okudukça bir düğüm çözüldü. İki suredeki 11 âyet okununca, 11 düğüm de çözüldü. Resulullah efendimiz hastalıktan tamamen kurtulup, sıhhate kavuştu.

Cin gördüklerini anlatabilir, gaibden haber veremez. İnsanlar da gördüklerini anlatırlar. Cinlerden görmediklerini söyleyenler çıkabilir. Kibirli yalancı olanları vardır, onlara güvenilmez.

Cinci hocaya inanmak, insanı cinden kurtardığına inanarak, ona ücret vermek caiz değildir. Büyü çözene de para vermek caiz değildir.

Âyetler okunup ipliğe düğüm atılıyor. Kötülerin şerrinden korunmak için dua ediliyor bunlar büyüye girer, caiz değildir.


SİHİR: İnsanların bütün işleri, âdet-i ilahiyye içinde meydana gelir. Allahü teâlâ, sevdiği insanlara ikram olmak için, âdetini bozarak, sebepsiz şeyler yaratır. Bunlar enbiyadan meydana gelirse Mucize, evliyadan meydana gelirse Keramet, diğer müminlerden meydana gelirse Firaset, fasıklardan meydana gelirse İstidraç, kâfirlerden zuhur ederse Sihir denir.

Iraklı bazı kimselerin ağızlarına ateş almalarına, avurtlarına şiş sokmalarına keramet diyenler çıkıyor. Allahü teâlâ, böyle kimselerin Hazret-i Musa zamanında da bulunduğunu, bunların sihir olduğunu bildiriyor. Böyle göz boyamak haramdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir kişinin havada uçtuğunu, denizde yürüdüğünü veya ağzına ateş koyup yuttuğunu görseniz, fakat dine uymayan bir iş yapsa, keramet ehliyim dese de, onu büyücü, yalancı, sapık ve doğru yoldan saptırıcı bilin!) [El-Münire]

(Efsun yapan tevekkül etmemiş olur.) [Nesai]
Efsunun büyüye, yani sihre benzeyen tarafı vardır. Bunlarla uğraşmak caiz değildir.
[El-Envar] [c.3, m.41]

Ayat-ı Hırz



Cin Mektubu

Cinden Korunmak İçin Ne Yapılmalı?


Cinlerin sebep olduğu hastalıklardan ve yapılan büyüden kurtulmak için;


Cin mektubu
:Peygamber efendimizin, cinlerin zararlarından Müslümanları korumak için Hazret-i Ali'ye yazdırdığı bir mektuptur. Üzerinde taşıyana ve evinde bulundurana o mahluklar zarar veremez.

Eshab-ı kiramdan Ebu Dücane hazretleri anlatır:
Yatıyordum. Değirmen sesi gibi ve ağaç yapraklarının sesi gibi, ses duydum ve şimşek gibi, parıltı gördüm. Başımı kaldırdım. Odanın ortasında, siyah bir şey yükseldiğini gördüm. Elimle yokladım. Kirpi derisi gibi idi. Yüzüme, kıvılcım gibi şeyler atmaya başladı. Hemen Resulullaha gidip, anlattım. Buyurdu ki: (Ya Eba Dücane, Allahü teâlâ, evine hayır ve bereket versin!)

Kalem ve kağıt istedi. Hazret-i Ali'ye bir mektup yazdırdı. Mektubu alıp, eve götürdüm. Başımın altına koyup, uyudum. Feryat eden bir ses, beni uyandırdı. Diyordu ki: (Ya Eba Dücane, bu mektupla bizi yaktın. Senin sahibin, bizden elbette çok yüksektir. Bu mektubu bizim karşımızdan kaldırmaktan başka, bizim için kurtuluş yoktur. Artık, senin ve komşularının evine gelemeyeceğiz. Bu mektubun bulunduğu yerlere gelemeyiz.)

Ona dedim ki, sahibimden izin almadıkça bu mektubu kaldırmam. Cin ağlamasından, feryadından, o gece, bana çok uzun geldi. Sabah namazını, mescitte kıldıktan sonra, cinnin sözlerini anlattım. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(O mektubu kaldır. Yoksa, mektubun acısını, kıyamete kadar çekerler.) [Delail-ün-nübüvve, Tezkire-i Kurtubi]

Cinlerin sebep olduğu hastalıklardan ve yapılan büyüden kurtulmak için:
Âyat-ı hırz denilen duayı okumalı. Arkasından da aşağıda tercümesi yazılan dua okunursa, biiznillah bir şey kalmaz.


Ahmed bin Salih anlatır:
Hizmetçime cinler musallat olmuştu. Başka bir hizmetçi aldım. Ona da musallat oldular. Bir gün namaz kıldım, otururken birisi selam verdi, ben de selamını aldım. Kim olduğunu sordum. (Ben Cinlerden Zekeriya... Sana bir dua öğretmek için geldim. Senin cariyene olduğu gibi, bir kimsenin başına bir hal gelir de, bu duayı okursa, biiznillah o kimse sağlığına kavuşur) dedi. Bu duayı yazmak için kalem aradım; fakat bulamadım. Divanın altında olduğunu söyledi. Sonra bana şu duayı yazdırdı:

'Allahü tealaya hamd olsun ki, göğü yüksek, yeri alçak ve dağları dik yarattı. Rüzgârlar gönderdi. Geceyi karanlık ve gündüzü aydınlık yaptı. Görülen ve görülmeyen varlıkları yarattı. Bunları, yarattıklarından hiçbirinin yardımına muhtaç olmadan yaptı.

Ya Rabbi! Seni tesbih ederim (noksan sıfatlardan tenzih ederim). Kudretini düşünen için, senin şanın ne yücedir. Sen kendine mahsus yücelikle yücesin, kendine mahsus yakınlıkla yakınsın. Sen yarattıklarına kudretinle galipsin. Sana isyan eden, Cehennemde, sana itaat eden ise, Cennettedir.

Ya Rabbi! Dua etmeyi emrettin ve edilen duaları kabul edeceğini bildirdin. Yaptığımız dualar senin kazanı geri çevirdi. Dualarımızı kabul eyle! Sen, güç ve kuvvet sahibisin. Senden daha güçlü ve kudretli kimse yoktur. Sen, Rahimsin. Senden daha merhametlisi yoktur. Sen, Yakub aleyhisselama merhamet edip tekrar görmesini sağladın. Yusuf aleyhisselama da merhamet edip, onu kuyudan kurtardın. Eyyüb aleyhisselama da acıyıp bela ve musibetlerni kaldırdın.

Ya Rabbi, ben de senden istiyorum, sana yalvarıyorum. Çünkü kendisinden bir şey istenilenlerin en hayırlısı sensin. Ey zorbaları kahreden, kıyamet günü amellerin karşılığını veren, çürümüş kemikleri dirilten Rabbim, sen yarattıklarının geçmesi için, Cehennem üzerine kıldan ince ve kılıçtan keskin köprü kurdun! Sen, [filan oğlu filanı veya filan hanımın kızı filanı], bu acılara, şu sıkıntılara, bu hastalıklara müptela kıldın. Sen onları gidermeye kadirsin, Ya Erhamerrahimin (Ey merhametlilerin en merhametlisi)!

(O inkârcıların durumu, tıpkı bağırıp çağırmadan başka bir şey işitmeyenlere [işittiği sesin manasını anlamayan hayvanlara] haykıran çobanın durumuna benzer. O inkârcılar sağır, dilsiz ve kördürler. Çünkü onlar düşünmezler.) [Bekara171]

Ahmed bin Salih hazretleri buyurdu ki:
Bu dua suya okunup, hasta ondan içer ve onunla abdest alırsa biiznillah iyileşir. Bu dua vasıtasıyla iki cariyeyi tedavi ettim. Bir hafta geçmeden, ikisi de sıhhatlerine kavuştu. Her hastaya bu duayı okuyorum, Allahü tealanın izniyle iyileşiyorlar. Elhamdülillahi Rabbil âlemin.

Silsile-i Aliyye Büyüklerinin İsimleri


1- Ebubekr-i Sıddık
2- Selman-ı Farisi
3- Kasım bin Muhammed
4- Cafer-i Sadık
5- Bayezid-i Bistami
6- Ebul Hasan Harkani
7- Ebu Ali Farmedi
8- Yusuf-i Hemedani
9- Abdülhalık-i Goncdüvani
10- Arif-i Rivegeri
11- Mahmud-i Encirfagnevi
12- Ali Ramiteni
13- Muhammed Bâbâ Semmasi
14- Seyyid Emir Gilâl
15- Seyyid Muhammed Behaeddin Buhari
16- Alâüddin-i Attâr
17- Yakub-i Çerhi
18- Ubeydullah-i Ahrâr
19- Kâdi Muhammed Zâhid
20- Derviş Muhammed
21- Hâcegi Muhammed Emkenegi
22- Muhammed Bakibillah
23- İmam-ı Ahmed Rabbani
24- Muhammed Masum Faruki
25- Seyfeddin Faruki
26- Seyyid Nur Muhammed
27- Mazhar-ı Cân-ı Canan
28- Seyyid Abdullah Dehlevi
29- Mevlana Halid-i Bağdâdi
30- Seyyid Abdullah Şemdini
31- Seyyid Tâhâ-yı Hakkâri
32- Seyyid Muhammed Sâlih
33- Seyyid Sıbgatullah-i Hizâni
34- Seyyid Fehim-i Arvâsi
35- Seyyid Abdülhakim-i Arvâsi

Nazar Değmesine Karşı Yapılması Gerekenler


İnsana, hayvana ve hatta cansıza da nazar değer. Nazar hastalık yapar, hatta öldürür. Kadınlara ve çocuklara daha çok tesir eder.

Peygamber efendimizin zamanında Esed oğullarından nazarı değen bir kimse var idi. Üç gün bir şey yemez, sonra çadırın bir tarafını kaldırıp oradan geçen bir deveye bakıp, (Bunun gibi bir deve hiç görmedim) der demez, deve yere düşer hastalanırdı. Müşrikler, bu adamı bulup Peygamber efendimizi nazarla öldürmesini istediler. Cenab-ı Hak da Resulullahı bunun nazarından korumuştur. Bu hususta Kalem suresinin (Nerede ise, kâfirler seni gözleri ile yıkacaklardı) mealindeki 51. âyeti inmiştir.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Nazar haktır.) [Müslim]

(Nazar insanı mezara, deveyi kazana sokar.) [İbni Adiy]

(İnsanların yarısı nazardan ölür.)
[Taberani]

(Nazar neredeyse kaderi geçecekti. Nazardan Allahü teâlâya sığının.) [Deylemi]

(Kaderi geçecek bir şey olsaydı nazar geçerdi.) [Müslim]

İnsanın kendi kendine nazarı değer

Kendisine nazar değen kimse, aşağıda bildirilen duaların birini veya tamamını okumalıdır.
1- Fatiha, Âyet-el kürsi ve dört kul [Kâfirun, İhlas, Felak, Nas sureleri] yedişer defa okunup hastaya üflenirse, büyü, nazar ve her dert için iyi gelir. Tuza okunup, suda eritilerek içmek de olur. Bir hadis-i şerifte de, (Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez) buyuruldu. (Deylemi)

2-
Bir hadis-i şerifte, (Sabah akşam, 'Bismillâhillezi lâ yedurru measmihi şeyün fil Erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemi'ul alim' okuyan, büyü ve nazardan korunur) buyuruldu. (İbni Mace)

3-
Âyet-el-kürsi, Fatiha, iki Kul euzü ve Kalem suresinin sonunu okumak çok iyi gelir. (Medaric)

4-
Peygamber efendimiz, iki Kul euzüyü okuyup buyurdu ki:
(Bu iki sure ile [belalardan, nazardan] korunun! Hiç kimse, bu iki sure ile korunduğu gibi, başka şeyle korunamaz.) [Ebu Davud]

(Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanin ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin) tavizini, sabah akşam 3 defa okunup kendine veya hastaya üflenirse, nazardan, cin, şeytan ve hayvanların zararından korur. (Mevahib)

6-
Peygamber efendimiz nazar için (Allahümme barik fihi ve la tedarruhü) okurdu. (İbni Sünni)

7-
Nazarı değen kimse veya herkes, beğendiği bir şeyi görünce Mâşâallah demeli, ondan sonra o şeyi söylemelidir. Önce Mâşâallah deyince, nazar değmez. Hadis-i şerifte, (Hoşa giden bir şeyi görünce, 'Mâşâallah la kuvvete illa billah' denirse o şeye nazar değemez) buyurdu. (Beyheki, İbni Sünni)

Ukbe-tübni Amir radıyallahü anh anlatır:
Resulullah efendimiz, (Kendisine Allah'ın nimet verdiği kimse, bu nimetin devamını isterse çok 'La havle vela kuvvete illa billah' desin) buyurdu. Sonra 'Bahçene girdiğin zaman mâşâallah la kuvvete illa billah demeliydin değil mi?' [mealindeki] Kehf suresinin 39. âyetini okudu. (Taberani)

Bir hadis-i şerifte de buyuruldu ki:
(Kendisine Allahü teâlânın rızık verdiği kimse, çok 'Elhamdülillah' desin. Rızkı azalan da çok 'İstiğfar' etsin. Bir şey de kendisine üzüntü, sıkıntı verirse 'la havle vela kuvvete illa billah' desin.) [Beyheki, Hatib]

8-
Nazardan korunmak için âyât-i hırz denilen âyetleri okumalı ve üzerinde taşımalıdır.

Abdest alıp, 7 istiğfar ve 11 salevat okuyup, hastanın sıhhatine niyet ederek, güneş doğduktan ve ikindi namazından sonra, günde iki defa hasta üzerine okumalı, işaretli yerlerde, hasta üzerine üfürmeli, şifa buluncaya kadar [kırk gün kadar] devam etmeli. Her defa okuduktan sonra, bir Fatiha okuyarak sevabı, Peygamber efendimizin ve Behaeddin Buhari, Ahmed Rıfai ve imam-ı Rabbani hazretlerinin ruhuna hediye edilmelidir. Silsile-i aliyyeyi okuyup ruhlarına hediye edilmesi daha etkili olur. Âyât-i hırzı yanında taşıyan kimse, nazar değmesinden korunduğu gibi, sihirden, büyüden, cin ile ilgili hastalıklardan da korunur. Her ne muradı varsa hasıl olur.

9-
İbni Âbidin hazretleri (Tarlaya kemik, korkuluk, hayvan kafası koymalı. Bir kadın, ürününe nazar değmemesi için ne yapacağını sorunca, Resulullah, (Tarlaya hayvan kafası as) buyurur. Bakan kimse, önce bunu görüp tarladaki ürünü sonra görür) buyuruyor. (Redd-ül-muhtar)

10-
Tivele, temime ve efsun caiz değildir. Manasız veya küfre sebep olan rukyeyi okumaya Efsun denir. Nazarı bizzat önlediğine inanılan nazarlıklara Temime denir. Şirinlik muskası denilen rukyelere Tivele denir. Rukye, okuyup üflemek veya üzerinde taşımak demektir. Rukye, âyet ve hadis ile bildirilen dualarla yapılırsa taviz denir. Taviz ise caizdir. Hadis-i şerifte, (İlaçların en iyisi Kur'an-ı kerimdir) buyuruldu (İbni Mace)

11-
İmam-ı Rabbani hazretleri, talebeleri ile, uzak bir yere giderken, gece, bir handa kaldılar. (Bu gece bir bela zuhur edecektir. [Besmele ile] Bismillâhillezî lâ yedurru me'asmihi şey'ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semî'ul alîm) duasını üç defa okuyun) buyurdu. Gece büyük yangın oldu. Her odada eşyalar yandı. Duayı okuyanlara bir şey olmadı. Dert, bela, fitne, hastalık, nazar, sihir ve zalimlerin şerrinden korunmak için, sabah akşam, imam-ı Rabbani hazretlerinin bildirdiğini hatırlayarak, 3 defa okumalıdır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bismillâhillezî lâ yedurru me'asmihi şey'ün fil erdı ve lâ fissemâi ve hüves-semî'ul alîm) duasını sabah 3 kere okuyana, akşama kadar, akşam okuyana da, sabaha kadar hiç bela gelmez.) [İbni Mace]








Sigara İçmek Haram mı?

Kimyası kitabında deniyor ki:
(Çaydaki tein ile, eskiden ayrı bir alkaloit olarak kabul edilen Kafeinin aynı olduğu tespit edildi. Çayda %2,5-3, kahvede ise %1,3 oranında kafein bulunur.
Kafein, zihni açar, kan dolaşımını artırır, vücuda sıcaklık verir, yorgunluğu giderir, sindirimi kolaylaştırır. Fazlası sinir sistemi üzerinde etki yapar. Kalb hastalıklarında, sinirleri zayıf insanlarda ve çocuklarda az miktar kahve bile fena etki yapabilir.) [s. 658]

Çaydaki kafein, kahvedekinden iki misli fazladır. Kahvedeki kafeine haram denirse, çaydakine de haram denmesi gerekir. Çoğu zarar veren şeyin, zarar verecek miktarını kullanmamalıdır! Vücuda zarar verecek kadar çok yemek de haramdır. Bazı gıdalar, bazı hastalara zararlıdır. Vücuda zarar verdiği bilinen şeyleri kullanmak doğru değildir. Bir kimseye kahve ve çayın fazlası zarar veriyorsa az içmeli, azı da zarar veriyorsa hiç içmemelidir! Hastaya haram olan bir şey, sağlama da haramdır denmez. İmam-ı Münavi hazretleri, Camius-sagir(Hadika s.143)

Çay ve kahvedeki kafein, tütündeki nikotin, fazla alınırsa elbette zararlı olur. Çoğu zarar veren mubah bir şeyin, zarar vermeyen az miktarının kullanılması haram değildir. Alkollü içkilerin ise, hiç zarar vermese de, damlası haramdır. İmam-ı Nevevi hazretleri buyuruyor ki:
Sıvı içkilerin azı da haramdır. Esrarın sarhoş etmeyen miktarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Mühezzeb)

Afyonun da sarhoş etmeyen az miktarı haram değildir. (Feth-ur-rahim s.30)

İbni Hacer-i Mekki hazretleri buyuruyor ki:
Afyon ve diğer zehirli otların alınan çok miktarları haramdır, fakat az miktarlarını ilaç olarak kullanmak caizdir. (Zevacir)

Uyuşturucu benc otu mubahtır. Bununla sarhoş olmak haramdır. (Dürr-ül Muhtar c.3, s.166)

İbni Abidin hazretleri, bunu açıklarken buyuruyor ki:
Benc otunu ilaç olarak kullanmak caizdir. Sarhoş edici miktarı caiz değildir. (Çoğu sarhoş edenin azı da haram olur) hadis-i şerifi sıvı içkilere mahsustur. Zehirli bitkileri ve sarhoş edici katı ilaçları az miktarda kullanmak haram olmaz. (Redd-ül Muhtar c.5, s.295)

Ali Echuri hazretleri, (Tütün içmek aklı giderir veya nafaka temininin terkine sebep olursa, haram olur. Böyle bir durum olmazsa haram olmaz) buyuruyor. (Gâyet-ül-beyan)

Tütün mubahtır. (Essulh-u beynel-ihvan, El-ukudüddürriyye, Tahtavi, Berika)

Bursalı İsmail Hakkı hazretleri, ilk yazdığı kitaplarında, tütüne haram diyordu. Çünkü zamanın padişahınca tütün yasaklanmış, içene ceza veriliyordu.

Tütüne israf yönünden hiçbir âlim haram dememiştir. Fakirin su yerine meşrubat içmesi israftır, fakat alıştığı için çay, kahve veya tütün içmesi israf olmaz.
Şafii âlimlerinin çoğu, sigaraya tenzihen mekruh dedi. Hanefide, soğan sarmısak gibi, tenzihen mekruhtur. (Tahtavi)

Büyük bir âlim, mubah olan bir şeyi yasaklarsa, talebelerinin itaat ederek, o şeyi kullanmamaları gerekir. Fakat bu herkese şamil edilemez.
şerhinde kahve içmenin haram ve mekruh olmadığını bildirmiştir.

Kur'andaki Sıraya Göre Sure İsimleri

Kur'andaki sıraya göre Sure isimleri
1. Fatiha
2. Bekara
3. Âl-i İmran
4. Nisa
5. Maide
6. En'âm
7. A'raf
8. Enfal
9. Tevbe
10. Yunus
11. Hud
12. Yusuf
13. Ra'd
14. İbrahim
15. Hicr
16. Nahl
17. İsra
18. Kehf
19. Meryem
20. Taha
21. Enbiya
22. Hac
23. Mü'minun
24. Nur
25. Furkan
26. Şuara
27. Neml
28. Kasas
29. Ankebut
30. Rum
31. Lokman
32. Secde
33. Ahzab
34. Sebe
35. Fatır
36. Yasin
37. Saffat
38. Sad
39. Zümer
40. Mü'min
41. Fussilet
42. Şura
43. Zuhruf
44. Duhan
45. Casiye
46. Ahkaf
47. Muhammed
48. Fetih
49. Hucurat
50. Kaf
51. Zâriyat
52. Tur
53. Necm
54. Kamer
55. Rahman
56. Vakıa
57. Hadid
58. Mücadele
59. Haşr
60. Mümtehine
61. Saf
62. Cum'a
63. Münafikun
64. Tegabün
65. Talak
66. Tahrim
67. Mülk
68. Kalem
69. Hakka
70. Mearic
71. Nuh
72. Cin
73. Müzzemmil
74. Müddessir
75. Kıyamet
76. İnsan
77. Mürselat
78. Nebe
79. Naziat
80. Abese
81. Tekvir
82. İnfitar
83. Mutaffifin
84. İnşikak
85. Büruc
86. Tarık
87. A'la
88. Gaşiye
89. Fecr
90. Beled
91. Şems
92. Leyl
93. Duha
94. İnşirah
95. Tin
96. Alak
97. Kadir
98. Beyyine
99. Zilzâl
100. Adiyat
101. Kari'a
102. Tekasür
103. Asr
104. Hümeze
105. Fil
106. Kureyş
107. Ma'un
108. Kevser
109. Kâfirun
110. Nasr
111. Tebbet
112. İhlas
113. Felak
114. Nas

Aşure Pişirmek Bidat mı?

Sünnet olmayan bir şeyi sünnet diye işlemek bidattir. Aşure günü sünnet sanarak aşure pişirmek bidattir. Sünnet olmadığını bilerek, o gün bir tatlı yapmak niyetiyle aşure pişirmek bidat olmaz, sevap olur.

Nazar Boncuğu Takmak Caiz midir?

Nazar boncuğu takmak caiz midir?
Evet caizdir.
İbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
(Nazar değmemek için tarlaya kemik, korkuluk, hayvan kafası koymak caizdir. Bir kadın tarladaki mahsule nazar değmemesi için ne yapacağını sorunca, Resulullah (Tarlaya hayvan kafası as) buyurur. Bakan, önce bunu görüp tarladaki mahsulü sonra görür.) [Redd-ül Muhtar c.5, s.232 ve 275]

Bizzat nazar boncuğu veya hayvan kafası nazarı önlemez. Nazarı önleyen Allahü teâlâdır. Bakan kimse önce bunları görünce, gözlerinden çıkan zararlı şualar bunlara isabet eder. Nazarın gerçek olduğu âyet-i kerime ile sabittir. Hadis-i şerifte de (Nazar haktır) buyuruldu. (Müslim)

Altın nazarlık

Erkek çocuklara altını nazarlık olarak takmak caiz, süs olarak takmak caiz değildir. Maşallah yazılı altını, çocuğun yastığına veya beşiğine dikmek veya takmak, çok iyi olur. Nazarlık olduğu için üstüne de takmak caizdir.

Sürme Çekmek

Câbir (r.a) şöyle demiştir:

Ben Rasûlullah (s.a.v) den şöyle işittim:

“Yatacağınız zaman ismid (denilen sürmeyi gözünüze çekmeye) devam ediniz. Çünkü o gözü temizleyip görme gücünü artırır ve kılları (yani kirpikleri) yetiştirir.” (İbn-i Mâce, Tıbb, 25)

İbn-i Abbas (r.a)’dan gelen rivayette ise Rasûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“İsmid’i kullanmaya devam edin, zira o, sürmelerinizin en hayırlısıdır. Göze parlaklık verip (görmeyi netleştirip), saçı (kirpiği) bitirir.” (Tirmizî, Libâs 23)

Günümüzde birçok hastalığın ilacının bitkilerden üretildiğini biliyoruz. Hadîs-i şeriflerde Efendimiz’in bildirdiği tıbb-ı nebevîye dair birçok örnek vardır; ancak üzülerek ifade etmek lazımdır ki Müslümanlar olarak bizlerin, bunun çok da kıymetini bildiğimiz, bu tavsiyeleri günümüzün imkânları ölçüsünde araştırıp onlardaki şifa unsurlarını açığa çıkararak insanların istifadesine sunduğumuz söylenemez. Doğrusu bu husustaki gayretimiz de diğer sünnetlere uymadaki gayretimiz mesabesindedir.

Hadislerde çeşitli hastalıklara ilaç olarak tavsiye edilen maddelerin bir kısmının bitkisel maddeler olduğu, bunların dışındaki hastalıklar içinse bir takım ilaçlar aranması gerektiği zikredilmektedir. Peygamberimiz (s.a.v)’in göz için tavsiye ettiği ismid taşını da bu bağlamda ele almak gerekir. İsmid, sürme taşıdır. Siyah renkli olup kırmızıya çalar. En iyisinin İsfahan’da çıktığı zikredilmektedir. Parçalanması kolay ve parlak bir taştır. Temiz olduğu zaman beyaz gümüş rengindedir.

Peygamberimiz (s.a.v)’in özellikle yatmazdan evvel sürmeyi tavsiye ettiği ismidin bazı faydaları şöyle sıralanmaktadır:

• Sürme, göze parlaklık verir ve gözün net görmesini sağlar.

• Göz sinirlerini kuvvetlendirir.

• Sürme, gözdeki yaşı ve cerahati emer, çapağı giderir.

• Kirpikleri yeniden bitirir, çoğalmasını sağlar.

• Göz damarlarını -bilhassa yaşlı ve çocuklarda- takviye eder.

• İnce sıvı halindeki balla birlikte sürüldüğünde baş ağrısını giderir.

• İçine biraz misk katılan sürme taşı özellikle yaşlılar ve gözleri zayıf olanlar için sürmelerin en güzelidir. (İbn-i Kayyim, Tıbb, s.459)

• Sürmenin ana maddesi ‘antimon’ olması sebebi ile kirpikleri siyahlatır.

• Sürmenin siyah olması nedeni ile güneşten gelen ısı ışınlarını tutar. Çünkü ısı ışınlarının göze fazla sirayeti, gözdeki lens ve retinaya zarar verdiği de zikredilir.

Sürme hakkındaki bazı hükümler ise şöyledir:

• Erkeklerin sürmeyi sadece süslenmek için çekmeleri mekruhtur.

• Sürme yatmadan önce çekilir. Sürme olarak “ismid” taşından mamul sürme kullanılır.

• Cuma günleri; koku sürünmek, yıkanmak vs. sünnet olduğu gibi sürme çekmek de sünnettir.

• Sürme; üç defa sağa, üç defa sola (her çekişte sayının tek olması için) veya üç defa sağa iki defa sola (toplamda sayının tek olması için) çekmek sureti ile sürülür.

• Sürme çekmek, tadı boğazda hissedilse veya tükürdüğünde tükürüğünü renkli görse bile orucu bozmaz.

• Gümüş sürmedanlık kullanmak mekruhtur.

Aşure Tarifi, Aşure Nasıl Yapılır, Aşure Tarifi, Aşure Nasıl Yapılır, Aşure Yapmanın İncelikleri

AŞURE - 1 -

Malzemeler;
  • 1/2 kg buğday
  • 1 fincan pirinç (çay fincanı)
  • 200 gram kuru fasulye
  • 200 gr kuruceviz
  • 200 gr fındık
  • 100 gr pilav fıstığı
  • 1 kg toz şeker
  • 200 gr nohut
  • 4 adet limon
  • 50 gram kuş üzümü

Yapılışı;

Pirinçleri ve buğdayları yıkayın. Pirinçleri ve buğdayları tencereye koyun ve üzerine su ekleyin (üzerini 2-3 parmak aşacak şekilde). Bu şekilde 5 dakika karıştırarak pişirin.Üzerini sıkıca kapatıp sıcak ortamda, bir gece bekletin. Nohut ve fasulyeleri yumuşayıncaya kadar haşlayın. Pirinç ve buğdayları tencereye biraz sıcak su ekleyerek ateşe koyup kapaksız olarak kaynatın. Dibinin tutmamasına dikkat edin, devamlı karıştırın. Bir süre sonra altını kısarak, kabukları soyulmuş nohut ve fasulyeleri katın. Malzemeler kısık ateşte pişerken karıştırarak bir kilogram şekeri de ilave edin. Ateşten almaya yakın limonları rendelenip aşureye katın ve bir iki taşım daha kaynatın. Ateşten almadan önce isteğinize göre gül suyu da ekleyebilirsiniz. Soğumadan kaselere koyun. Fındığı, cevizi ve pilav fıstığını kavurarak aşurelerin üzerine serpiştirebilirsiniz.

AŞURE - 2 -

Malzemeler:
1.yarım kilo bugday
2.yarım kilo nohut (sabah düdüklü tencerede haşlayın)
3.yarım kilo kuru fasülye (sabah düdüklü tencerede haşlayın)

Aşurenin ilk aşamasında yukarıdaki malzemeler akşamdan sıcak suya bırakılır. Sabaha kadar bekletilir.

Sabah malzemeler ayrı ayrı kaynatılır 5 dk kadar. Sonra süzgeçten geçirin soğuk suyla yıkayın. Bu işlemi yaptıktan sonra ayrı ayrı boş kablara koyun.
Diğer aşamaya geçin.


Diğer Malzemeler:
1. 250 GR incir kurusu
2.250 GR üzüm kurusu
3.250 GR kayısı kurusu
4. karanfil 10 veya 15 adet
5. 1 tane elma kabugu
6. 1 tane havuç ince kıyılacak
7. 250 GR fındık içi
8. 250 GR ceviz içi

Yapılışı:
Birinci aşamada tarif ettiğimiz bugdayları pişirelecek olan tencereye bırakınız.İki bardak su ilave ediniz kısık ateşte pişirmeye başlayınız. 10 dk kadar pişirince içine haşlanmış olan nohut ve kuru fasülyeleri ilave ediniz. Bunlarla beraber 10 dk kadar daha pişirmeye devam edin. Bu işlemi yaparken 1 kilo sütü bu pişen tencerenin içine boşaltın kısık ateşte pişmeye bırakınız. Daha sonra ikinci etapta verdiğim malzemeleri sırayla tencerenin içine boşaltın sadece kuru inciri ayırın bunu tencerenin pişmesine yakın bırakacağız ki aşuremizin rengi kararmasın.

Bütün malzemeleri teker teker bıraktıktan sonra 1.750 gr toz şekeri de tencerenin içine boşaltın. Kısık ateşte pişirmeye devam edin arada tencerenin dibi tutmasın diye karıştırınız sürekli tencerenin başında durun pişene kadar takip edilecek tadına bakın kıvamı tamamsa ateşin altını kapatmaya 5 dk kala ayırdığımız kuru incirleri de bırakınız. Sonra ateşi söndürünüz.

Önceden hazırladığınız kaseleri yanınıza alın sıcak sıcak kaselere yaptığınız aşureyi boşaltınız.
Sonra soğumaya bırakınız.Aşure soğuduktan sonra istege isteğe bağlı tarçın, kuş üzümü ve fındık ilave ediniz.

Nasibin Çıkmaması ve Kader

Nasibin çıkmaması ve kader

Her şey takdir iledir. Kaderin, iyisi, kötüsü, tatlısı, acısı, hep Allahü teâlâdandır. Kader, Allahü teâlânın, olacak şeyleri ezelde bilmesidir. Kaza, kaderde bulunan şeyleri, zamanı gelince yaratmasıdır.

Evlenmek, nasibi çıkmak veya çıkmamak da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ, takdirine göre sebepler yaratmaktadır. Mesela bir kız dua eder, (Ya Rabbi, evlenmek hakkımda hayırlı ise, evlenmeyi bana nasip eyle) der. Duası kabul olursa evlenir. Evlenmek için tedbir almak ve sebeplere yapışmak lazımdır. Mesela kötü birisi ile evlenip de suçu kadere yüklemek doğru değildir.

Tedbir alıp sebeplere yapıştıktan sonra evlenemedim diye kendini sıkıntılara sokmak çok yanlış olur. (Nasibuke, yusibuke) buyurmuşlardır. (Nasipse, kavuşursun) demektir. Yine, (Nasipse gelir Hint’ten, Yemen’den, nasip değilse, ne gelir elden) demişlerdir.

Sıkıntılı şeylerden kurtulmak için, rahat ibadet edebilmek ve haramlardan kaçmak için, sabrederek dua etmek gerekir. Peygamber efendimiz, (Müminin silahı duadır) buyurdu. (İ. Ebiddünya)

Kur’an-ı kerimde de mealen, (Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyiniz) buyuruluyor. (Bekara 153)

Görüldüğü gibi, sabrın, namaz ve duanın önemi çok büyüktür. İnsana sıkıntı bazı şeylerde ısrar etmesinden ileri gelir. Tedbir almalı, fakat tedbire de güvenmemeli. Çünkü tedbir, takdiri bozamaz. Takdire boyun eğmek ve ona inanmak farzdır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kadere rıza göstermek mutlu olmaya, rızasızlık ise mutsuzluğa alamettir.) [Tirmizi]

Muhammed Masum hazretleri buyuruyor ki:
İnsana gelen elemler, takdir-i ilahi ile gelmektedir. Razı olmak gerekir. İbadetlere devam, elemlere, hastalıklara sabredebilmelidir. Allahü teâlânın kereminden afiyet beklemelidir! Mahluklardan bir şey beklememeli, her şeyin Hak teâlâdan geldiğini bilmelidir! Dertlerden, elemlerden kurtulmak için dua ve istiğfar etmelidir! Onun takdiri, iradesi olmadıkça, kimse kimseye zarar veremez. Bununla beraber, sebeplere yapışmak, Peygamberlerin yoludur. Sebeplerin tesirini de Allahü teâlâdan talep etmelidir!

Kuranda Geçen Cilbab Kelimesi Çarşaf mıdır?

Her cilbab çarşaf değildir

Çarşaf bir cilbabdır, ama her cilbab çarşaf değildir.
Her cilbabın çarşaf olduğunu bildiren hiçbir İslam âlimi yoktur.

Çarşaf giymeye farz diyenlerin görüşleri indidir, asla ilmi değildir. Hiç bir muteber fıkıh ve tefsir kitaplarından delilleri yoktur. Kıymetli din kitaplarında buyuruluyor ki:

Kadınların vücut hatlarının belli olmayacak herhangi bir elbise ile örtünmesi farzdır. Dinimiz kapanmayı emretti, ama belli bir örtü şekli bildirmedi. (Dürer-ül-mültekıte)

Ahzab suresinde bildirilen cilbab, erkeğin de, kadının da giydiği bir elbise, bir gömlektir.

Zevacir
ve Berikadaki iki hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Haya cilbabını [örtüsünü] çıkaranın [aleyhinde] söz etmek gıybet olmaz.) [Beyheki]

(Cilbabı
[gömleği] haram olan erkeğin namazı kabul olmaz.) [Bezzar]

Bu hadis-i şeriflerde de, cilbabın bir örtü olduğu açıkça görülmektedir.

Cilbabın dış örtü, dış kıyafet olduğu tefsirlerde de yazılıdır:
Cilbab, hımarın [tülbendin] üstüne örtülen ve göğse kadar inerek gömleğin ceybini [yakasını] boynu örten baş örtüsüdür. [Buna atkı da denir.] (Ebussüud tefsiri)

Cilbab, tek parça örtüdür. (Celaleyn)

Cilbab, göğse kadar inen baş örtüsüdür. (Ruh-ul-beyan)

Cilbab, milhafedir. (Beydavi)

Cilbab, hımardan büyük örtü veya vücudunu örten dış elbise. (Kurtubi)

Cilbab, bedeni baştan aşağı örten çarşaf, ferace, çar gibi dış giysi. (Elmalılı)

Cilbab, dışa giyilen örtü. (Tibyan, A. Fikri Yavuz ve Hasan Basri Çantay'ın meali)

Cilbab, milhafe, entari veya hımar. (El-Envar)
[Milhafe; dış örtü ki buna ferace de denir.]

Cilbab, feracedir. (Ö. Nasuhi Bilmen tefsiri)

Nur suresinde, (Kadınlar, hımarlarını [başörtülerini] yakalarına örtsünler) buyuruluyor. Eğer cilbab çarşaf demek olsaydı, hımar denmezdi. Fıkıh kitaplarında cilbab dış örtü diyor. Bir örnek:
Hanıma verilmesi vacip olan nafaka, yemek, kisve [elbise] ve meskendir. Kisve [elbise] ise, hımar ve milhafedir. (Bahr) [Milhafe; dış örtüdür, hımar ise başörtüsüdür.]

Tefsir, hadis ve fıkıhta cilbab dış örtüdür.

Çarşafa bidat denmez, çünkü âdetteki değişiklik bidat olmaz. Şalvar ve pantolon da böyledir. Otomobil uçak da böyledir. Bunlara itiraz etmeyip de, cilbaba çarşaf diye takılmak normal değildir.

Bayanların Pantolon Giymesi Haram mıdır?

Pantolon Giymek

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Kadın elbisesi giyen erkeğe, erkek elbisesi giyen kadına lanet olsun!) [Hakim]

(Erkeğe benzemeye çalışan kadın, kadına benzemeye çalışan erkek bizden değildir.)
[İ.Ahmed]

(Kadın gibi davranan erkeğe, erkek gibi davranan kadına lanet olsun!)
[Buhari]

(Erkeklere benzeyen kadınlara ve kadınlara benzeyen erkeklere Allah lanet etsin!)
[Taberani]

Benzemek niyeti olmasa da, erkeğin boynuna kolye, koluna bilezik ve kulağına küpe takması kadınlara benzemek olur ve caiz değildir. Kadının da, benzemek niyeti olmadan da, pantolon giymesi caiz olmaz. Pantolon erkek kıyafetidir.

Seadet-i Ebediyye kitabında diyor ki:
(Tergib-üs-salâtdaki hadis-i şerifte, (Örtülü olan çıplaklara ve erkek gibi giyinen kadınlara ve kadın gibi giyinen, süslenen erkeklere lanet olsun) buyuruluyor. Hele dar pantolon, erkeklere de caiz değildir. Çünkü, kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Bundan başka, kadınların pantolon giymeleri eskiden de, şimdi de İslam âdeti değildir. Dinsizlerden, İslam tesettürünü bilmeyenlerden gelmektedir. Haramlar yayılsa, yerleşseler de, İslam âdeti olamazlar. Kâfirlere benzeyenin, onlardan olacağı, hadis-i şerifte bildirilmiştir. Pantolon, manto altına giyilebilir ise de, mantonun pantolon yokmuş gibi dizleri örtmesi lazımdır.)

Hadis-i şerifte örtülü olan çıplak ifadesi geçiyor. Tayt giyenler örtülü müdür? İçindeki çamaşır belli oluyor. Kaba yerleri dışardan belli olmaktadır. Pantolon da öyledir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Avret yerlerini açanlara ve başkasının avret yerine bakanlara, Allah lanet etsin!) [Beyheki]

Evlenmemek Gunah mı?

(Evlenmeyen benden değildir.) [İbni Mace] (Mazeretsiz evlenmeyen sünnete uymamış olur. Ahir zamanda bir mazeretle evlenmemek sünnete aykırı değildir.)

Evlenmek de sünnettir. Bu sünneti de terk eden günah işlemiş olmaz. (Evlenmeyen bizden değildir) hadis-i şerifi, evlenmeyenin kâfir olacağını göstermez. Evlenmeyen sünnete uymamış olur. Evlenmek sünnetine veya sakal sünnetine uymayan günah işlemiş olmaz.

Hayatının sonuna kadar evlenmemek günah değildir. Evlenmediği takdirde nefsini gayr-ı meşru yoldan men edemeyecek durumda bulunan ve evleneceği kadının nafakasını temin imkânına sahip olan erkeklerin evlenmeleri farzdır. Aksi takdirde harama girme tehlikesi bahis mevzuudur. Hadis-i şerifte gücü yeten gençlerin evlenmeleri, fakir olanların da oruç tutmaları, bu hikmete binâen tavsiye buyurulmuştur.
"Size hemcinslerinizden kendilerine ısınasınız diye eşler yaratmış olmasi, aranıza bir sevgi ve şefkat koyması, Onun ve kudretinin delillerindendir"(1) mealindeki âyet-i kerime, aile müessesesinin temelini beyan etmektedir. Ailede kadın ve erkeğin karşılıklı sevgi ve şefkat duyguları içinde hayatlarını devam ettirmeleri, Allah'ın kudret ve rahmetinin delillerinden sayılmaktadır.

İslâmiyet ilâhî bir din olması itibarıyla insan yaratılışına en uygun bir prensipler bütünüdür. Her İslâmî meselede sonsuz hikmet, fayda ve denge müşahede edilmektedir.

İslâm, sayısız ilâhları reddederken, Tevhid inancını bütün berraklığıyla zihinlere nakşetmektedir. Zulmü ve haksızlığı yasaklarken, adaleti ve hakperestliği en ince noktalarına kadar öğretip, göstermekte, insanı harama sürükleyen duygularını hep doğruya ve orta yola kanalize etmektedir. Fertleri yoldan çıkaran, cemiyeti sarsan ve aile yuvasını kökünden kazıyan zinayı yasaklarken; nikâhı, kadın-erkek münasebetlerini çok güzel bir şekilde düzenlemektedir.

Her meselede zaman, mekân ve şartlar gözetildiği gibi, evlenmede de aynı hususlar mevcuttur. Âyet ve hadislerde evlenme hakkında geçen emir ve tavsiyeler mezhep imamları ve müçtehitler tarafından belli kaide ve esaslara bağlanmıştır. Bu esaslar üzerinde kısaca duralım:

"Kadınlardan hoşunuza gidenleri nikahlayınız"(2) İlâhî emri ile "Evlenin çoğalın"(3) hadis-i şerifindeki emir, mutlak olmadığı gibi, belli şartlara bağlıdır ve "herkes için ve her vakit değildir." Nikâhdaki en mühim hikmet neslin devamıdır. İnsanın şehevânî hislerini helâl dairede tatmin etmektir. Bu sayede sırat-ı müstakim olan iffet hasletine kavuşulmuş, zulüm ve tecavüzden sakınılmış olur.

Evlenmediği takdirde nefsini gayr-ı meşru yoldan men edemeyecek durumda bulunan ve evleneceği kadının nafakasını temin imkânına sahip olan erkeklerin evlenmeleri farzdır. Aksi takdirde harama girme tehlikesi bahis mevzuudur. Hadis-i şerifte gücü yeten gençlerin evlenmeleri, fakir olanların da oruç tutmaları, bu hikmete binâen tavsiye buyurulmuştur.(4)

Diğer taraftan, aile hukukunu ifâya gayret eden ve itidal içinde bulunan, aşırı bir iştiyak hissetmeyen erkekler için nikâh sünnet-i müekkededir. Başka bir görüşe göre, bir farz-ı kifayedir.

Evlenmek, aile hukukunu ihlâl edip, evleneceği kadına eziyet ve zulmedeceğinden korkulan bir kimse için tahrîmen mekruh; bu hukuku ihlâl edeceği kesin olan kimse için de haramdır. Ayrıca sıhhî yönden müsait olmayıp, evlenince hastalığı artabilecek kimse için de aynı hüküm geçerlidir.

1. Rûm suresi, '21.
2. Nisa Sûresi, 4.
3. Beyhakî, 7: 81.
4. Tirmizî, Nikâh: 1.

Bekâr olarak ölmek günah değildir. Hatta ahir zamanda çoluk çocuk sahibi olmamak daha iyidir. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki:

Peygamber efendimiz, bir hadis-i şerifinde, (İkiyüz yılından sonra, sizin en iyiniz, hafifülhâz olandır) buyurdu. Hafifülhâz nedir, dediklerinde, (Hanımı ve çocuğu olmayandır) buyurdu. (Ebu Ya’la)

Bişr-i Hafi, Bayezid-i Bistami, Ebül-Hüseyn Nuri [ve Rabia-i Adviyye] gibi büyük âlimler bekâr idi. Hicretin ikiyüz yılından sonra gelenler arasında, bunların ve bunlar gibi olanların şeref ve üstünlüklerini, bu hadis-i şerif bildirmektedir. (İhya)

İmam-ı Gazali hazretlerinin bu bildirdiklerine uyup, salih biri çıkmadıkça evlenmemelidir.

Bekâr olarak ölmekten de korkmamalıdır! Rabia-i Adviyye hazretlerine, Hasan-ı Basri hazretleri gibi evliya zatlar, evlenme teklifinde bulunduğu halde, bu hanım evliya evlenmemiş, bâkire olarak ölmeyi tercih etmiştir.

Namaz Sureleri ve Duaları



Sübhânekellâhümme ve bi hamdik ve tebârakesmük ve teâlâ ceddük (ve celle senâük) ve lâ ilâhe gayrük.




Ettehıyyâtü lillâhi vessalevâtü vettayyibât. Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh, Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhis-Sâlihîn. Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlüh.



Allahümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ salleyte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrâhim. İnneke hamîdün mecîd.


Allahümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrâhime ve alâ âli İbrâhim. İnneke hamîdün mecîd.


Rabbenâ âtinâ fid’dünyâ haseneten ve fil’âhıreti haseneten ve kınâ azâbennâr.



Allahümme innâ nesteînüke ve nestagfirüke ve nestehdîke ve nü’minü bike ve netûbü ileyk. Ve netevekkelü aleyke ve nüsnî aleykel-hayra küllehü neşküruke ve lâ nekfüruke ve nahleu ve netrukü men yefcüruk.

Allahümme iyyâke na’büdü ve leke nüsallî ve nescüdü ve ileyke nes’â ve nahfidü nercû rahmeteke ve nahşâ azâbeke inne azâbeke bilküffâri mülhık.


Cuma Günü Neler Yapılmalı


Cuma, müminlerin bayramıdır. Cuma günü yapılan ibadetlere iki kat sevap verilir. Bugün işlenen günahlar da iki kat yazılır. Bilhassa Cuma gününü, günahlardan kaçarak ibadetle geçirmeye çalışmalıdır! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Cuma günü günah işlemeden selametle geçerse, diğer günler de selametle geçer.)

(Sevaplar içinde Cuma günü ve gecesinde yapılandan daha kıymetlisi, günahlar içinde de Cuma günü ve gecesinde işlenilenden kötüsü yoktur.)
[Ramüz]

(Cumadan faziletli bayram yoktur ve o günkü iki rekat namaz, Cuma günü dışındaki bin rekattan efdaldır.)
[Deylemi]

(Cuma, fakirlerin haccıdır ve müminlerin bayramıdır ve gök ehlinin bayramıdır ve Cennette de bayram günüdür. Günlerin en iyisi, en şereflisi Cumadır.) [Ey Oğul İlmihali]

(Cuma günü iyiliklerin hazinesidir ve güzel şeylerin menbaıdır.) [Ey Oğul İlmihali]

(Cuma günü geldiği için sevinen bir mümine, kıyamete kadar her gün, o kadar sevap verilir ki, adedini Allahü teâlâ bilir.) [Ey Oğul İlmihali]

(Cuma günü veya gecesi Duhan suresini okuyana Cennette bir köşk ihsan edilir.)

(Cuma gecesi Kehf suresi okuyan, Kıyamette, yerden göğe kadar bir nurla aydınlanır. İki Cuma arasında işlediği günahlar da affolur.)
[Tergib]

(Cuma gecesi iki rekat namaz kılıp, her rekatta bir Fatiha, bir Âyet-el Kürsi, 15 İhlas okuyup selam verdikten sonra bana bin salevat okuyan, beni rüyada görür.)
[Şira]

(Cuma günü sabah namazından önce, üç kere Estağfirullah elazim ellezi la ilahe illa hüvel hayyel kayyume ve etubü ileyh okuyanın, kendinin ve anasının ve babasının bütün günahları af olur.)
[Tergib-üs-salat] (Kul haklarını ve kazaya kalan farzları ödemek ve haramlardan vazgeçmek şarttır.)

(Allahü teâlâ, bugünden itibaren kıyamete kadar size Cumayı farz kıldı. Adil veya zalim bir imam, başkan zamanında küçümseyerek veya inkâr ederek Cumayı terk edenin iki yakası bir araya gelmesin! Böyle bir kimse tevbe etmezse, onun namazı, zekatı, haccı, orucu ve hiçbir ibadeti kabul olmaz.)
[İbni Mace]

(Cuma namazı kılmak; köle, kadın, çocuk, hasta hariç, her müslümana farzdır.)
[Ebu Davud, Hakim]

(Bir Müslüman, Cuma günü gusül abdesti alıp, Cuma namazına giderse, bir haftalık günahları af olur ve her adımı için sevap verilir.)
[Riyadun-nasıhin]

(Özürsüz üç Cumayı kılmayanın kalbi mühürlenir, yani iyilik yapamaz olur.)
[Hakim]

(Cuma namazı kılmayanın kalbi mühürlenir, gafil olur.)
[Müslim]

(Cuma namazı yolunda ayakları tozlanana Cehennem ateşi haramdır.) [Tirmizi]

(Cuma namazından sonra, yedi defa ihlas ve muavvizeteyn okuyanı, Allahü teâlâ, bir hafta, kazadan, beladan, kötü işlerden korur.)
[İbni Sünni]
[İhlas, Kul hüvallahü ehaddır. Muavvizeteyn, kul euzülerdir.]

Allahü teâlâ, Cuma gününü Müslümanlara mahsus kılmıştır. Cuma suresi sonundaki âyet-i kerimede mealen; (Ey iman etmekle şereflenen kullarım! Cuma günü, öğle ezanı okunduğu zaman, hutbe dinlemek ve Cuma namazı kılmak için camiye koşunuz. Alış verişi bırakınız! Cuma namazı ve hutbe, size, başka işlerinizden daha faydalıdır. Cuma namazını kıldıktan sonra, camiden çıkar, dünya işlerinizi yapmak için dağılabilirsiniz. Allahü teâlâdan rızk bekleyerek çalışırsınız. Allahü teâlâyı çok hatırlayınız ki, kurtulabilesiniz!) buyuruldu. Namazdan sonra, isteyen işine gider çalışır. İsteyen camide kalıp, namaz, Kur'an-ı kerim, dua ile meşgul olur. (Riyadun-nasıhin)

Cuma günleri duanın kabul olacağı bir an vardır. Bu an, hutbe ile Cuma namazı içindedir diyenler çoktur. Hutbe dinlerken, dua kalbden olur. Ses çıkarmak caiz değildir. Bu an her şehir için başkadır. Cuma günü, gecesinden daha kıymetlidir. Gecesinde veya gündüzünde (Kehf suresini) okumak çok sevaptır. (Tefsir-i Mazheri)

Bir hadis-i şerifte, (Cuma günlerinde bir an vardır ki, müminin o anda ettiği dua red olmaz) buyuruldu. Bazıları, bu an, ikindi ile akşam ezanları arasındadır, dedi. (Riyadun-nasıhin)

Cuma günü, ruhlar toplanır ve birbirleri ile tanışırlar. Kabirler ziyaret edilir. Bugün kabir azapları durdurulur. Bazı âlimlere göre, müminin azabı artık başlamaz. Kâfirin Cuma ve Ramazanda yapılmamak üzere, kıyamete kadar sürer. Bugün ve gecesinde ölen müminler kabir azabı hiç görmez. Cehennem, Cuma günü çok sıcak olmaz. Âdem aleyhisselam Cuma günü yaratıldı. Cuma günü, Cennetten çıkarıldı. Cennettekiler, Allahü teâlâyı Cuma günleri göreceklerdir. (Seadet-i Ebediyye)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Cumartesi günleri Yahudilere, pazar günleri nasaraya verildiği gibi, Cuma günü, Müslümanlara verildi. Bugün, Müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır.) [Riyadun-nasıhin]

(Musa aleyhisselam dedi ki: Ya Rabbi! Bana cumartesi gününü verdin, Muhammed aleyhisselamın ümmetine hangi günü vereceksin? Onlara Cuma gününü vereceğim, buyuruldu. İlahi! Cuma gününün kıymeti ve sevabı ne kadardır diye sordu. Ey Musa! Cuma günü yapılan bir ibadete, cumartesi günü yapılan yüz bin ibadet sevabı vardır, buyuruldu. Bunun üzerine Musa aleyhisselam, ya Rabbi! Beni Muhammed aleyhisselamın ümmetinden eyle diye dua eyledi.)
[Ey Oğul İlmihali]

Kur'an-ı kerimde Cuma gününü bildiren âyet-i kerimeyi getirince, Cebrail aleyhisselam dedi ki, ya Muhammed aleyhissalatü vesselam! Musa aleyhisselamın ümmeti eğer Cuma gününün kıymetini bilselerdi buzağıya tapmaktan, Yahudi olmaktan kurtulurlardı. İsa aleyhisselamın ümmeti de bilselerdi Hıristiyan olmaktan korunurlardı. (Ey Oğul İlmihali)

(Günlerin en kıymetlisi Cumadır. Cuma günü, bayram günlerinden ve aşure gününden daha kıymetlidir. Cuma, dünyada ve Cennette müminlerin bayramıdır.) [Riyadun-nasıhin]

(Ümmetinin bayramları içinde Cumadan daha kıymetli bayram yoktur ve o günkü iki rekat namaz, Cuma günü dışındaki bin rekattan efdaldir.) [Deylemi]

(Allah indinde günlerin seyyidi Cumadır. O, kurban ve Ramazan bayramı gününden de kıymetlidir.) [Buhari]


Cuma günü yapılacak işler


Cuma namazı için gusletmek, güzel koku sürünmek, yeni, temiz giyinmek, saç, tırnak kesmek sünnettir. Tırnakları Cuma namazından önce veya sonra kesmek sünnettir. Namazdan sonra kesmek efdaldir. (Dürr-ül-muhtar)

Hadis-i şerifte, (Cuma günü tırnak kesmek şifaya sebeptir) buyuruldu. (Ebuş-şeyh)

Perşembe günü de tırnak kesilebilir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ya Ali, tırnak Perşembe günü kesilir. Cuma günü de, koku sür ve yeni elbise giy.) [Deylemi]

(Cumaya perşembe gününden hazırlanın!)
[Hatib]

(Her müslüman, Cuma günü yıkanmalı, misvaklanmalı ve güzel koku sürünmelidir.)
[Buhari]

Cuma günleri şunları da yapmak iyi olur:

1- Cumayı perşembeden karşılamalı. Perşembe ikindiden sonra istiğfar etmeli. Kuran-ı kerim ve Yasin suresini okumalı. Bir hadis-i şerifte, (Cuma gecesi Yasin suresini okuyanın günahları affedilir) buyurulmaktadır. (İsfehani)

2-
Cuma gecesi ehli ile gusletmeli. Peygamber efendimiz, (Cuma günü gusledenin günahları affolur) buyurmaktadır. (Taberani)

3-
Cuma namazına erken gitmeli, ilk safta yer almalı. Namaz kılanın önünden geçmemeli. Hatip minbere çıkınca, konuşmamalı.

4-
Az da olsa sadaka vermeli. Çoluk çocuğunun nafakasını bol vermeli.

5-
Cuma günü duanın kabul olduğu vakti bulmak için hep ibadet etmeli.

6-
Cuma günü çok salevat-ı şerife getirmeli. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Cuma günü 80 salevat getirenin, 80 yıllık günahı affolur.) [Dare Kutni]

7-
Ana babanın ve evliyanın kabirlerini ziyaret etmeli. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ana-babasının kabrini, Cuma günleri ziyaret edenin günahları affolur. Haklarını ödemiş olur.)
[Tirmizi]

8- Cuma günü sevinmek, herhangi bir müslümanın Cumasını tebrik etmek iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma günü, kuşlar ve vahşi hayvanlar birbirine "Selamün aleyküm, bugün Cuma günüdür" derler.) [Deylemi]

9-
Cuma günleri ve her gün şu (istiğfar duası)nı çok okumalıdır:

(Allahümmagfir li ve li abai ve ümmehati ve li ebnai ve benati ve li ihveti ve ehavati ve li-amami ve ammati ve li-ahvali ve halati ve li-zevceti ve ebeveyha ve li-esatizeti ve lil-müminine vel-müminat vel hamdü-lillahi Rabbilalemin!)

Kadın okursa, zevceti yerine zevci ve ebeveyha yerine, ebeveyhi demelidir.

10- İkindiden sonra, seccade üzerinde elinden geldiği kadar, (ya Allah, ya Rahman, ya Rahim, ya Kavi, ya Kadir) demeli, sonra dua etmelidir.

Cuma vakti ve ezan okunurken alış veriş yapan, mekruh işlemiş olur. (Dürer)

Cuma günü oruç tutmak müstehaptır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Cuma günü oruç tutan için, on ahiret günü oruç sevabı yazılır.) [Beyheki]
Bazı âlimlere göre, yalnız Cuma günü oruç tutmak mekruhtur. Bir hadis-i şerif meali:
(Yalnız Cuma günü oruç tutmayın! Perşembe veya cumartesiyle beraber tutun.) [Buhari]

Bunun için, cuma günü oruç tutmak isteyenin, perşembe veya cumartesi günü de tutması iyi olur; çünkü sünnet veya mekruh denilen bir işi yapmamak gerekir. Cumartesi günü oruç tutma imkânı olmazsa, cuma günü tek tutmak mekruh olmaz.


Ezan Dinle, Ezan İndir, Online Ezan Sesi İzle

Ezan Dinle, Ezan İndir, Online Ezan Sesi İzle

Ezanlar

Saba makamında

  • Abdülkadir Şehitoğlu - indir
  • Hafiz İlhan Tok - indir
  • İsmail Coşar - indir
  • M.Özcan Güneşdoğdu - indir

Uşşak makamında

  • Abdülkadir Şehitoğlu - indir
  • Hafiz İlhan Tok - indir
  • İsmail Coşar - indir
  • M.Özcan Güneşdoğdu - indir

Rast makamında

  • Abdülkadir Şehitoğlu - indir
  • Hafiz İlhan Tok - indir
  • İsmail Coşar - indir
  • M.Özcan Güneşdoğdu - indir

Segah makamında

  • Abdülkadir Şehitoğlu - indir
  • Hafiz Hüseyin Erek - indir
  • Hafiz İlhan Tok - indir
  • İsmail Coşar - indir
  • M.Özcan Güneşdoğdu - indir

Hicaz makamında

  • Abdülkadir Şehitoğlu - indir
  • Hafiz İlhan Tok - indir
  • İsmail Coşar - indir
  • M.Özcan Güneşdoğdu - indir

Kuranda Adı Geçen Peygamberler

1. Âdem,
2. İdris,
3. Şit,
4. Nuh,
5. Hud,
6. Salih,
7. İbrahim,
8. Lut,
9. İsmail,
10. İshak,
11.Yakub,
12.Yusuf,
13. Eyyub,
14. Şuayb,
15. Musa,
16. Harun,
17. Hıdır [Hızır],
18. Yuşa bin Nun,
19. İlyas,
20. Elyesa,
21. Zülkifl,
22. Şemun,
23. İşmoil,
24. Yunus bin Meta,
25. Davud,
26. Süleyman,
27. Lokman,
28. Zekeriya,
29. Yahya,
30. Üzeyir,
31. İsa
32. Zülkarneyn
33. Muhammed aleyhimüssalatü vesselam

Bunlardan yalnız yirmisekizinin ismi, Kur'an-ı kerimde bildirilmiştir. Zülkarneyn, Lokman, Üzeyir ve Hıdır [Hızır]ın, Peygamber olup olmadıklarında ihtilaf vardır.

Ezan Duasi, Ezan Duasi'nin Anlami, Ezan Duasi Faziletleri

Ezan Duası

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Kim ezanı işittiği zaman: Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi Allahım! Muhammed'e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu, kendisine vaadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur."


Okunuşu:

"Allahumme Rebbe hazihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîate. vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd

Fala Bakmak, Fal Baktırmak Günah mı?

Falcılık, Bâtıl inanç ve Hurafeler

Yıldız falı, kahve falı, el falı gibi her çeşit fal hurafedir. Hadis-i şeriflerde buyuruluyor ki:
(Falcının, büyücünün söylediklerine inanan, Kur'an-ı kerime inanmamış olur.)

(Fal baktıran, falcıya inanmasa bile, kırk gün namazı kabul olmaz.) [Müslim]

Cinci hocanın cinden kurtardığına inanarak, ona ücret vermek caiz değildir. Çalınanları, kaybolanları bilirim diyen ve buna inanan da kâfir olur. Bana cin haber veriyor, onun için biliyorum derse, yine kâfir olur. Çünkü cin de gaybı bilmez. Gaybı yalnız Allahü teâlâ, bir de onun vahy ve ilham ettikleri bilir. Cin, bu iki yoldan öğrendiğini haber verirse, Bana falanca evliya bildirdi derse küfür olmaz. Cinden arkadaş edinip, olmuş şeyleri ona sorup, ondan öğrenmek ve bunları başkalarına bildirmek de caiz değildir. Çünkü cinlerin gördüğü şeyleri doğru anlatıp anlatmadığı bilinemez.

Cincilere ve büyücülerin, söylediklerine, yaptıklarına inanmak, bazen doğru çıksa bile, Allah'tan başkasının her şeyi bildiğine ve her dilediğini yapacağına inanmak olup, küfürdür. Büyü öğrenmek de, öğretmek de haramdır. Müslümanları zarardan korumak için öğrenmek de haramdır. Hayırlı iş yapmak için de haram işlemek, büyü çözmek için büyü yapmak da caiz değildir. Büyü yaparken, küfre sebep olan bir şey yapmak küfürdür. Böyle olmazsa, büyük günahtır. Hadis-i şerifte (Büyü yapan ve yaptıran ve bunlara inanan bizden değildir) buyuruldu. (Bezzar)

Burçlara göre fal açmak da hurafedir. Her burçta doğan aynı karaktere sahip olsa, bütün dünyadaki insanlar burç sayısı kadar yani 12 karakterli olurlar. Aynı burçta doğan iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar tayin etmez.

Siftah olarak alınan parayı çeneye sürmek,
güvercine kağıt çektirmek,
misafir giden evi 3 gün süpürmemek,
salı günü yola çıkmamak, sabunu elden ele vermemek,
kötü bir şey söylendiği vakit eliyle bir yere tıklayarak şeytan kulağına kurşun demek, cenazede küreği birinin eline vermeyip yere atmak,
lohusa kadının kırkı çıkıncaya kadar, dışarı çıkmaması, yanında birisinin bulunması, hatta yanına bir süpürge olsun koymalı demek,
kırkı çıkmamış iki çocuğu birbirinin yanına getirmemek bâtıl inançtır.

Hıdrellezi, Nevruzu, Noeli kutlamak, dert ve dilek için yatırlarda bulunan ağaçlara çaput bağlamak, türbelere mum dikmek, cenazeyi yüksek sesle tekbirle veya marşla götürmek, matem işaretleri taşımak, çelenk götürmek caiz değildir.

İki bayram arasında nikah yapmak caizdir. Peygamber efendimiz, Cuma gününe rastlayan bir bayram günü, namazdan sonra, nikah yapması istenince, (İki bayram arası nikah olmaz) buyurdu. Yani vakit dar, bayramlaştıktan sonra tekrar Cuma namazı için mescide geleceğiz demek istemiştir.

Nazar için kurşun dökmek, nazar boncuğu takmak, tarlaya at kafası takmak bidat değildir. Bunlara bakılınca, gözlerdeki şua ilk defa oraya gider ve nazar önlenir. (Hindiye)

Ölü işittiği için, ölüye telkin vermek sünnettir.
Devir ve iskat bidat değildir.
Definden sonra, mezarlıkta, cenaze sahiplerine taziyede bulunmak bid'at değildir.

Peygamber efendimizin âdet olarak yaptığı şeyleri yapmamak [mesela entari giymemek] yahut da yapmadığı şeyleri yapmak, [mesela çatal kaşık kullanmak] bid'at değildir.

Ölmüş evliyaya adak yapmak, yani mübarek bir zatı vesile edip, Allahü teâlâya yalvarmak caizdir. Mesela (Hastam iyi olursa, sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine olmak üzere, Allah için, adak olarak bir koyun keseceğim) demek. Burada, Allahü teâlâ için kesilen adağın sevabı Seyyidet Nefise hazretlerine bağışlanıyor, onun şefaati ile, Allahü teâlâ, hastaya şifa veriyor kazayı, belayı gideriyor. Koyunu mezar başında kesmek haramdır. Puta tapanların, put yanında kesmelerine benzememeli. Türbenin avlusu genişse, bir kenarda kesilebilir.

İşleri, Allahü teâlânın yaptığına inanarak, türbelerdeki evliyadan yardım istemek, onların hürmetine dua etmek de bidat değildir. Hazret-i Mevlana, (Ben ölünce, beni düşünün, imdadınıza yetişirim) buyurdu. Deyleminin bildirdiği (Kabirdekiler olmasa, yeryüzündekiler yanardı) hadis-i şerifi de, Allahü teâlânın izni ile, ölülerin dirilere yardım ettiğini göstermektedir.

Dini alet etmek
Malını müşteriye gösterirken, tüccarın Allah demesi, Kelime-i tevhid okuması günahtır. Bunları para kazanmaya alet etmek olur. Müşteri çekmek için dükkanına dini levhalar asmak da, dini ticarete alet etmek olur.

Gerek şahsi, gerek siyasi menfaat veya nüfuz sağlama işine din istismarı denir ki, bunun dinimizdeki adı riyadır. Koltuk kapmak, alkış toplamak, bir grup insanı peşine takmak, herhangi bir menfaat gibi Allah rızasından başka niyetlerle yapılan her iş riya olur. Riya çok büyük günahtır. İmam-ı Gazali hazretleri buyuruyor ki: İyi bil ki, riya haramdır. Peygamber efendimiz, (Ahir zamanda dünya menfaati için dini alet eden, gösteriş yapan, sözleri baldan tatlı kimseler çıkar. Bunlar kuzu postuna bürünmüş birer kurttur) buyurdu. (Tirmizi)

Halk arasında, bir hanım ölünce, saçları göğsünü örtecek uzunlukta olmalıdır diye bir inanış var. Doğru değildir, aslı yoktur.

Kulak çınlaması kötüye alamet değildir. Çok kimsenin kulağı çınlar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kulağı çınlayan beni hatırlasın, bana salevat-ı şerife getirsin. Sonra da "Beni hayırla anana Allah rahmet etsin!" desin!) [Müslim]

Göz seğirmesi kötüye alamet değildir
Gözü seğiren, bir şey olacağına inansa, günah olaz hayra yormak gerekir.

Gazetelerdeki burç sayfalarını okumak caiz değildir.

Halk arasında, zodyak (burçlar kuşağı) üzerinde yer alan 12 takım yıldıza "burçlar" adı verilir. Zodyak, gökyüzünde güneş ve başlıca gezegenlerin yolu üzerinde bulunduğu tasarlanan hayali bir kuşaktır. Burçlar kuşağı olarak da söylenir. Güneşin burçlara karşı olan durumunun değişmesi yüzünden, bugün burçlardan hiçbiri kendi adıyla anılan bölgede bulunmamaktadır. Bu yüzden 20. yüzyılda Güneş, 1 Ocakta Oğlak burcunda olmayıp Yay burcundadır. Bu yüzden de burçlarda doğanların belli bir karakter sahibi olduğu söylenemez. Her burçta doğan aynı karaktere sahip olsa, bütün dünyadaki insanlar 12 karakterli olurlar. Aynı burçta doğan iki kişiden biri âlim, diğeri zalim, biri sert, öteki yumuşak olabilir. İnsanların karakterlerini burçlar tayin etmez.

Tırnak
gece veya gündüz her zaman kesilebilir. Haftanın her günü kesilebilir. Cuma günü, cuma namazından sonra kesmek daha iyi olur.

Tırnağı uzun olanın rızkı meşakkat ile, sıkıntı ile hasıl olur. Hadis-i şerifte, (Cuma günü tırnağını kesen, bir hafta, beladan emin olur) buyuruldu. Cuma namazı için gusletmek, güzel koku sürünmek, yeni, temiz giyinmek, saç, tırnak kesmek sünnettir. Tırnakları Cuma namazından önce veya sonra kesmek sünnettir. Namazdan sonra kesmek efdaldır. (Dürr-ül-muhtar)

Hadis-i şerifte, (Cuma günü tırnak kesmek şifaya sebeptir) buyuruldu. (E.Şeyh)
Başka bir hadis-i şerifte, Peygamber efendimizin Cuma günü namaza gitmeden önce, tırnaklarını keserdi. Perşembe günü de tırnak kesmek caizdir. Kesilen tırnakları gömmek iyi olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Saç ve tırnağınızı toprağa gömün, büyücüler onlarla sihir yapmasın!) [Deylemi]

Yıldız name
fal kitabıdır, bakmak ve inanmak haramdır büyük günahtır, küfre kadar götürür.

Yasin okunup düğümleniyor, kırk adet olunca kabre konuyor uygun değil, bid'attir.

Kabirlere para atmak, iplik bağlamak gibi şeyler dinimizde yoktur. Bunların hiç bir faydası olmadığı gibi, bid'at olduğu için de zararlıdır.

Tüp Bebek Caizmi. Tüp Bebek Yaptırmak Gunahmı?


Çocuğu olmayan karı-kocanın, silsile-i aliyyeyi [büyük İslam âlimlerini] vasıta yaparak, dua etmeleri ve meşru sebeplere sarılmaları gerekir. Materyaller, evli karı kocadan alınır ve haram işlemeden yapılırsa, tüp bebek de caiz olur. (İ. Ahlakı)

Bu işi erkek doktora yaptırmak caiz olmaz; çünkü hem çocuk sahibi olmak zaruret değil, hem de kadın doktor bulma imkânı vardır.

Taşıyıcı annelik
Taşıyıcı annelik yapmak, yani başkasına ait embriyoyu taşımak caiz olmaz. Sadece, nikâhlı kocasından olanı taşıması caizdir.

Hac Dönüşü Yapılması Gerekenler


Hacca ve askere giderken, yolculuğa çıkarken, buna benzer işlerde, yemek vermekte, ziyafet çekmekte mahzur yoktur. Dönüşlerinde de böyledir. Bunlar mubah âdettir. Yapılsa da olur, yapılmasa da olur. Ancak gösterişe kaçmadan her ne zaman olursa olsun yemek yedirmek sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Yemek yedirmek ve güzel söz, haccın güzel olmasına sebeptir.) [Beyheki] (Hayırlınız, yemek yedirendir.) [Hakim]
(Amellerin en faziletlisi, bir müminin aybını örtmek, karnını doyurmak ve bir ihtiyacını karşılamak suretiyle onu sevindirmektir.)
[İsfehani]
(Cennette öyle güzel köşkler vardır ki, bunlar, tatlı konuşan, yemek yediren ve herkes uyurken namaz kılanlar içindir.)
[Tirmizi]
(Kişi arkadaşları ile yediği yemekten hesaba çekilmez.)
[İ.Gazali]
(Allahü teâlâ, arkadaşına yemek yedirip su içireni, Cehennemden uzaklaştırır.)
[Taberani]
Her zaman, bidat karıştırmamak şartı ile mevlid okutmak sevaptır. Hacdan dönüncede mevlüt okutulabilir.
Hacıları karşılamak
çok iyidir. Hoş geldiniz diyerek sevinçle karşılamak ve teberrüken müsafeha etmek sünnettir. Kucaklamak da caizdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Hacılarla, gazilerle kucaklaşan, Peygamberlerle kucaklaşmış gibidir.) [Şira] Eve girmeden önce, hacılardan dua etmesini istemeliyiz! Hacının günahları affolduğu için duası makbuldür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Hacının ve onun dua ettiği kimsenin günahları affolur.) [Bezzar] (Ya Rabbi, hacının ve onun affolması için dua ettiği kimsenin günahlarını affet!) [Hakim] Sırf Allah rızası için ve helal para ile hacca giden, vaktinde hac yapan müminin haccı makbul olur. Haccı kabul olanın da günahları affolur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Suyun kirleri temizlediği gibi, hac da günahları temizler.) [Taberani]
(Hacı, yakınlarından dört yüz kişiye şefaat eder ve anasından doğduğu gündeki gibi günahlarından kurtulur.)
[Bezzar] (Hacılar Arafatta durunca, Allahü teâlâ buyurur ki: "Saçları dağınık, toz ve toprak içinde olan kullarıma bakın! Şahit olun ki, onların günahları, yağmur damlaları ve kum taneleri kadar da olsa, affettim.") [İbni Hibban] Hacıların vereceği zemzemi içmeyi bir nimet ve ganimet bilmelidir! Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: (Zemzem, doyurucu ve hastaya şifa vericidir.) [Bezzar] (Zemzemi, belalardan korunmak niyeti ile içeni Allahü teâlâ muhafaza eder.) [Hakim] Abdullah ibni Mübarek hazretleri, (Resulullah, "Zemzem, içildiği niyete göre faydalı olur"(İbni Mace)

Abdullah ibni Abbas hazretleri de, zemzem içerken, (Ya Rabbi, senden faydalı ilim, bol rızık ve her türlü hastalıktan şifa istiyorum) diye dua ederdi.
buyurduğu için ben de kıyamet günü susuzluktan kurtulmak için zemzem içiyorum) derdi.
Life and People