Zekatin Sartlari, Zekatin Hukumleri, Zekat Vermenin Hükmü


Zekatla ilgili hükümler
Sual:
Zekatla ilgili diğer hak mezheplerimizin hükümleri hakkında da bilgi verir misiniz?
CEVAP
Hanefi
de zekat nisabı 96 gr, diğer üç mezhepte 69 gramdır.
Hanefi
de çocuğun ve delinin malından zekat verilmez. Diğer üç mezhepte verilir.
Şafii
de zekatı en az üç sınıfa vermek gerekir, diğer üç mezhepte, yalnız bir sınıfa bir fakire vermek kâfidir.

Zekat farz olur olmaz, Hanefi ve Hanbelide hemen vermek lazım değildir. Şafii ve Malikide, zekat farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır.

Zekat vermemek için sene dolmadan malını birisine hediye eden veya satan, hile yaptığı için günahkâr olursa da, Hanefi ve Şafiide zekattan düşer, Maliki ve Hanbelide zekattan düşmez.

Fakirdeki alacağı zekata saymak Malikide caiz, diğer üç mezhepte caiz değildir.

Şafii
ve Hanbelide gücü kuvveti yerinde olup çalışabilen fakire, zekat vermek caiz değil, Hanefi ve Malikide caizdir.

Maliki
de sene dolmadan zekat verilmez, diğer üç mezhepte vermek caizdir.

Zekatı başka şehre göndermek Hanefide mekruh, diğer üç mezhepte hiç caiz değildir. Eğer gönderdiği şehirde daha uygun kimseler varsa, zekatı başka şehre göndermek mekruh olmaz.

Hanefi
de sebzelerin uşru verilir, diğer üç mezhepte verilmez. Hanefide meyvelerin uşrunu tartmadan vermek caiz değildir, diğer üç mezhepte ise, tahmini olarak hesaplayıp vermek caizdir. Balın uşru Şafii ve Malikide verilmez, Hanefi ve Hanbelide verilir.

Hanefi
de kadının ziyneti zekata tâbidir. Diğer üç mezhepte tâbi değildir.

Altın ve gümüşten başka madenlerin zekatı Maliki ve Şafiide verilmez, Hanefi ve Hanbelide her madenin zekatı verilir. Hatta Hanbelide, sürme taşı gibi yerden çıkan şeylerin zekatı verilir.

Hanefi
ve Hanbelide maden zekatı % 20, Şafii ve Malikide % 2.5tur.

Maliki
de dedeye ve toruna zekat vermek caiz, diğer üç mezhepte caiz değildir.

İmam-ı azama göre ve Hanbelide kadın zekatını kocasına veremez, Şafiide ve İmameyne göre verir. Malikide ise koca, aldığı zekatı hanımının nafakasına harcamazsa caizdir.

Meleklerin Gorevleri Nelerdir?


Melekler “nur”dan yaratılmış, latif mahluklardır. “İmtihan”a tabi olmadıkları için makamları sabittir. Yalnız ilahi emirlere itaat ederler. Daima hayır işler, verilen emrin dışına asla çıkmazlar. Şerre kabiliyetleri yoktur.

Kâinattaki maddi, manevi hemen bütün işlerde görevlidirler. Her varlığın müekkel yani kendisine vekil kılınmış bir melaikesi vardır. Yaptıkları işlerin önemine göre dereceleri de birbirinden farklıdır. En büyükleri Hazreti Cebrail, Mikail, İsrafil ve Azrail aleyhimüsselamdır. Güneş ve benzeri yıldızların birer müekkel melaikesi olduğu gibi, her bir yağmur tanesinin de birer melaike ile taşındığı hadislerde anlatılmaktadır.

Daima insanla beraber bulunan melekler vardır. Bunların bir kısmı, insanların sevaplarını, ve günahlarını yazarlar. Bunlara “kiramen katibin” denir. İnsan, tek başına kaldığı zaman bile yalnız değildir, bu meleklerle birliktedir. Bu mübarek arkadaşların varlığını iman ile hisseden adam asla yalnızlık çekmez.

Bizimle ilgili meleklerden biri de Azraildir. O, dünya hayatındayken, ölüm anında görebileceğimiz tek melektir . En kıymetli varlığımız olan ruhumuzu emaneten alır, berzah alemine götürür. O korkulmaya değil, sevilmeye layık emin bir emanetçidir.

Kabir âleminde bizi iki melek karşılar: Münker ve Nekir. Bir yaklaşıma göre “münker ve nekir” bir melek türünün ismidir ki, her adamın kabrine bunlardan ikisi gönderilir. İmana ve ibadete dair sorular sorarlar. Verilecek cevaba göre kabir azabı veya saadeti başlar. Hayatı, iman dairesinde istikametle geçmiş bir insan için, bu iki melek kabirde “nurani birer arkadaş”tırlar. Onu kabrin yalnızlığından ve dehşetinden kurtarır, ferahlandırırlar.

Büyük meleklerden olan Cebrail aleyhisselam ise, Cenabı Hakkın, kullarına emir ve yasaklarını bildirir; haberler getirir. Güvenilir bir elçidir.

İsrafil aleyhisselam, “yeniden hayat verme” fiilinde görevlidir. Rabbimizin “hayat verme” ile ilgili emir ve iradesini uygular. Özellikle bahar aylarında görülen dirilişte “Muhyi” isminin tecellisine vesile olur. Ölümden sonraki dirilişimizde de yine bu melek görevlidir.

Mikail aleyhisselam ise, rızkların yetiştirilmesinde ve dağıtılmasında ilahi emirleri uygulayan bir büyük melektir.

Burada adını andığımız büyük melekler, aynı görevi yapan melek türlerinin reisleri hükmündedirler. Mesela, İsrafil aleyhisselam “diriliş” emrini icra eden meleklerin kumandanıdır. Azrail aleyhisselam, “imate” yani “öldürme” emrini yerine getiren melek taifesinin başıdır...

Alaaddin Başar (Prof.Dr.)

Muzik Dinlemek Haram Mi, Sarki Dinlemek Gunah Mı


Muzik Dinlemek Haram Mi, Muzik Dinlemek Gunah Mı, Müzik Dinlemenin Hükmü, Müzük Dinlemek Haram Mı, Müzik Dinlemek Dinimizce Günah Mı, İslam Dininde Müzik Dinlemek Haram Mı, Şarkı Dinlemek Gunah Mi, Muzik Dinlemek Caiz Mi, Şarkı Dinlemek Gunah Mı, Şarkı Dinlemenin Dinimizce Hükmü ...


Sual:
Ben müzik dinlediğim zaman sıkıntılarımdan kurtuluyorum. Bu durumda müzik dinlemek haram olmaktan çıkmaz mı?
CEVAP
(Ben içki içince veya uyuşturucu alınca çok rahatlıyorum) diyenlere de rastladık. Zaten rahatlamasa içki içmez, uyuşturucu kullanmaz. Bazı hırsızlar da hırsızlık yapmayınca rahatsız olurlar. Fahişe de zina etmeyince rahatlamaz. Haram işleyince rahatlamak dinde ölçü olmaz. Zaten kitaplarda müzik dinleyen zamanla morfinman gibi olur, dinlemese rahatsız olur. Morfin kullananlar da böyle uyuşturucu almayınca sağa sola saldırıyorlar, içince rahatlıyorlar. Haram olan müzik dinlemekle rahatlamak, nefsin rahatlamasıdır. Nefsin gıdası haramlardır. Haramlardan medet umulmaz. O rahatlamayı mubah yollarda aramalıdır.

Sual:
Radyodan ilahi, mevlid ve Kuran dinleyip ağlamak nefsten midir? Allah korkusundan ağlanmaz mı? Allah korkusunu veren müzik helal olmaz mı?
CEVAP
Güzel sesten, müzikten ağlamak nefsten olur. Kuranın manasını anlayıp da, Allah korkusundan ağlamak başkadır. Yani Kuran ve ilahi dinleyip her ağlamanın Allah korkusundan olduğu sanılmamalı. Müzik Allah korkusu vermez. Oradaki ağlamak Allah korkusundan değil, nefstendir.

Allahü teâlânın rızası, haram ettiği, yasak ettiği şeylerde olmaz, yani haramları işleyerek Allah'ın rızası kazanılmaz. Aksine, bu haramları terk ederek kazanılır.

Sual:
Müzik çalınmış teybi, radyoyu iyi işte kullanmak caiz mi?
CEVAP
Evet.

Sual:
Müzik kasetini evde bulundurmak mekruh mu?
CEVAP
Evet.

Sual:
Ev zilinin ve cep telefonunun melodili olmasında sakınca var mıdır?
CEVAP
Mekruh olur. Melodi hoşuna gittiği için çaldırıp onu dinlemek caiz olmaz. Onun için düz olanlarını tercih etmelidir.

Sual:
Zurna çalmak caiz midir?
CEVAP
Hayır. Harbde caizdir.

Sual:
Klasik müzik dinlemek caiz mi?
CEVAP
Klasiği de, moderni de, her çeşidi, tasavvuf müziği denilen kısmı da haramdır.

Sual:
Müzik dinler gibi, her gün her saat mehter marşı dinlemek caiz olur mu?
CEVAP
Her zaman dinlemek caiz olmaz. Ara sıra dinlemek caiz olur. Bayramda, savaşta, hac yolunda, sahurda, düğünde, askerlikte, okulda, millî ve siyasi toplantılarda bando, mızıka, mehter marşı çalmak caizdir.

Sual:
Dolmuşta veya lokanta gibi bir yerde iken müzik çalınıyorsa bize günah olur mu?
CEVAP
Elde olmadan kulağa gelmekle, yani işitmekle, dinlemek ayrıdır. Özel olarak dinlemeyince bize günah olmaz.

Fon müziği
Sual:
Bazı belgesel programlarında, dini filmlerde ve dini şiirlerde, fon müziği kullanılabiliyor. Bunları izlemek, dinlemek günah olmaz mı?
CEVAP
Faydalı belgesel veya uygun dini film izlerken, uygun olan dini şiir dinlerken, fon müziği, elde olmadan kulağa gelebiliyor. Elde olmadan kulağa gelen şeyler, duyan için günah olmaz; fakat piyasada, fon müziği olmaktan çıkıp, müzik sesinin ön planda olduğu programlar da mevcuttur. Böyle yayınları izlemek, müzik dinlemek olup, günah olur. Bir başka husus da, bunlar dinlemek içindir; zaruretsiz fon müziği çalmak caiz olmaz.

Sual:
Mesnevide, (Dinle neyden) deniyor. Buradaki ney den maksat çalgı mıdır, yoksa bir benzetme mi yapılmıştır?
CEVAP
Ney çalgıdır; fakat buradaki ney çalgı değildir. Çalgının her çeşidi haramdır. Mevlana Cami hazretleri buyuruyor ki:

Mesnevinin birinci beytinde, (Dinle neyden, nasıl anlatıyor, ayrılıklardan şikayet ediyor) deniyor. Burada neyden maksat, İslam dininde yetişen kâmil, yüksek insan demektir. Bunlar, kendilerini ve her şeyi unutmuştur. Zihinleri her an, Allahü teâlânın rızasını aramaktadır. Ney, Farsçada, yok demektir. Bunlar da, kendi varlıklarından yok olmuştur. Ney denilen çalgı, içi boş bir çubuk olup, bundan çıkan her ses, onu çalan kimseden hasıl olmaktadır. O büyükler de, kendi varlıklarından boşalıp, kendilerinden, Allahü teâlânın ahlakı, sıfatları ve kemalatı zahir olmaktadır. Neyin üçüncü manası, kamış, kalem demektir ki, bundan da, insan-ı kâmil kastedilmektedir. Kalemin hareketi ve yazması kendinden olmadığı gibi, kâmil insanın hareketleri ve sözleri de, hep Allahü teâlânın ilhamı iledir. (Mesnevi şerhi)

Çirkin istek
Sual:
Bazı radyolarda, Peygamber efendimiz için şarkı, türkü veya çalgılı ilahiler söylenmesini istiyorlar. Radyo da, (Bu şarkıyı Peygamberimiz için yayınlıyoruz) diyor. Böyle bir istek uygun mudur?
CEVAP
Hiç uygun değildir. Peygamberimizin ismini günaha bulaştırmak, çok çirkin olur. Mubah olan bir şey olsa bile, yine uygun olmaz!

Sandalyede Namaz Nasil Kilinir?

Dizlerini bükemeyen hasta, yere oturarak veya yatağının içinde, ayaklarını kıbleye karşı uzatarak ima ile kılabilir. Rüku için az başını eğer, secde için biraz daha fazla eğer. Koltuğa, sandalyeye oturursa ayaklarını sehpaya veya başka bir koltuğa koyarak kılabilir. Bunları da yapamayan hasta yatarak ima ile kılar.

Tekerlekli sandalyesinde oturan felçli, ayaklarını önündeki sehpaya koyacak birisi olmazsa, ayaklarını sarkıtarak da kılar. Ayaklarını sehpaya koyabileninki caiz olmaz. Dizlerini bükebilen hasta da, kıbleye doğru uzatmaz. Kolayına geldiği gibi oturur. Mesela, namazda oturur gibi oturur, bu rahatsız ederse bağdaş kurar.

Yere, sandalyeye veya koltuğa oturup nasıl namaz kılınacağı aşağıdaki resimlerde gösterilmiştir.

Yere oturabilen, fakat dizlerini bükemeyen hasta, şu şekilde oturup namazını kılar:








Yere oturunca kalkamayan, dizlerini de bükemeyen hasta, aşağıdaki şekilde sandalyeye oturup namazını kılar:








Yere oturunca kalkamayan, dizlerini de bükemeyen hasta, aşağıdaki şekilde koltukta oturup namazını kılar:








Yere oturunca kalkamayan, dizlerini bükemeyen hasta, aşağıdaki şekilde yatakta veya çekyatta oturup namazını kılar:





Sandalyede Namaz Kılınır mı?


Ayakta duramayan veya zarar gören, başı dönen kimse, farzları da, secde ettiği yerde oturarak kılar. Rüku için eğilir. Secde için, başını yere koyar. Duvara, değneğe, insana dayanarak, biraz ayakta durabilenin, ayakta tekbir alması ve o kadarcık ayakta okuması farzdır. Secde için yere eğilemeyen hasta, 25 cm.den yüksek olmayan, sert bir şey üzerine secde eder. Alnında yara olan, yalnız burnu ile, burnunda yara olan da, yalnız alnı ile secde eder. Alnında ve burnunda birlikte özür olup başını yere veya böyle sert bir şey üzerine koyamayan, ayakta durabilse bile, yere oturarak ima ile kılar. Yani rüku için biraz eğilir. Secde için, rükudan daha çok eğilir. Secde için, kendisi veya başkası, yerden bir şey kaldırıp, yüzünü bunun üstüne koyması tahrimen mekruhtur.

Resulullah efendimiz bir hastayı ziyaret etti. Bunun, eli ile yastık kaldırıp, üzerine secde ettiğini görünce, yastığı aldı. Hasta, odun kaldırarak bunun üstüne secde etti. Odunu da aldı ve (Gücün yeterse, yere secde et! Yere eğilemezsen, yüzüne bir şey kaldırıp, bunun üzerine secde etme! İma ederek kıl ve secdede, rükudan daha çok eğil!) buyurdu. (Fethul-kadir, Merakıl-felah, Halebi, Mecmaul-enhür)

Bir uzvundaki dertten dolayı uygun oturamayan kimse, istediği gibi oturur. Oturabilmek için, ayaklarını kıbleye karşı uzatabilir. Bir yerini yastığa veya başka şeye dayar. Yahut, bir kimse tutarak düşmesine mani olur. Yüksek bir şeyin üstüne oturup ima ile kılması caiz değildir.

[Sandalyede oturarak kılanın namazı kabul olmaz. Çünkü, sandalyede oturmak için zaruret yoktur. Sandalyede oturabilen kimse, yerde de oturabilir ve yerde oturabilenin yere oturup kılması lazımdır. Namazdan sonra, yerden ayağa kalkamayan, sandalyeden ise kolay kalkan hastayı yerden bir kimse kaldırır. Yahut, kıbleye karşı olan bir karyolada, ayaklarını sarkıtmadan oturarak kılar. Namazdan sonra, ayaklarını yatağın bir yanına sarkıtıp, sandalyeden kalkar gibi kalkar.]

Bir şeye dayanarak veya bir kimsenin tutması ile de, yerde oturamayan hasta, sırt üstü yatarak kılar. Ayaklarını kıbleye uzatır. Başı altına yastık koyar. Yüzü kıbleye karşı olur. Veya kıbleye karşı sağ veya sol yanı üzerine yatar. Rüku ve secdeleri, başı ile ima eder. Böyle de ima edemeyen aklı başında bir hasta, bir günden çok namazını kılamazsa, hiçbirini kaza etmez. Semavi bir sebep ile, yani elinde olmayarak, mesela hastalık ile veya baygın yahut secde, rekat sayılarını unutacak kadar dalgın olarak, beşten fazla namazını kılamayan da böyledir. Alkollü içkiler veya ilaç alarak böyle baygın, dalgın olanın, kılamadığı namazlarının adedi birkaç günlük olsa da, hepsini kaza etmesi lazımdır.

Hastanın yatakta veya sandalyede, ayaklarını sarkıtarak oturup, ima ile kılması caiz değildir. Hasta, yerde veya uzunluğu kıble istikametinde olan bir çekyat üstünde, kıbleye karşı oturarak kılar. Yere oturunca kalkamazsa, sandalye, koltuk veya yatak üzerine oturur, ayaklarını bir sehpanın üstüne koyarak ima ile kılar. Felçli olup sandalyesinden inip binemeyen de, mümkünse ayaklarını sehpaya koyar veya koydurur. Buna da imkan yoksa, zaruretten dolayı kendi sandalyesinde kılması caiz olur.

Ayaklarını bükemeyen hasta, yatağının içinde, ayaklarını kıbleye karşı uzatarak ima ile kılabilir. Divanda, somyada veya yatakta böyle oturarak kılar. Koltuğa oturursa ayaklarını sehpaya veya başka bir koltuğa koyarak kılabilir. Bunları da yapamayan hasta yatarak ima ile kılar.

Tekerlekli sandalyesinde oturan felçli de, bir yardımcısı yoksa, ayaklarını önündeki sehpaya koyamayacağı için, ayaklarını sarkıtarak da kılması caiz olur.

Hep Şükretmek Gerekir

Dilini döndürrene,
Hep şükretmek gerekir

Nimeti gönderene,
Hep şükretmek gerekir


Gülümseyen yüzüne,
Ağrımayan dizine
Gören iki gözüne,
Hep şükretmek gerekir


Tutduğun iki ele,
Doğru konuşan dile

İşitdiğin kulağa,
Hep şükretmek gerekir

İşittiğin kulağa,
Yürüdüğün ayağa
Tepeden ta tırnağa
Hep şükretmek gerekir

Çatık değilse kaşın,
Secde ederse başın

Helalda ise aşın,
Hep şükretmek gerekir


Yaptığın hayrat için,

Sağlıklı hayat için

Hayırlı evlat için,
Hep şükretmek gerekir

Hakka eğilse boyun,
Akıyor ise suyun
Birde güzelse huyun,
Hep şükretmek gerekir


Seherde akan yaşa,
İhlaslı arkadaşa
Hizmetle geçen yaşa,
Hep şükretmek gerekir

Ağrımayan dişine,
Tefekkür edişine
İyiye gidişine,
Hep şükretmek gerekir

Uzak isen zalime
Yakın isen alime
Aşık isen ilime,
Hep şükretmek gerekir

Bakgör herşey aşikar,

Mantığın var aklın var

Hayvandan çok farkın var,
Hep şükretmek gerekir

Nefes alınan hava,
Dolu heryer dağ ova
Veriliyor bedava,
Hep şükretmek gerekir


Evde yanan ateşe,
Doğup batan güneşe
Gel git hayırlı işe,
Hep şükretmek gerekir


Tavandan in tabana,
Kaçıp gitme yabana

Annen ile babana,
Hep şükretmek gerekir


Nimet muhtaç külfede,

Katlan biraz zahmete

Haktan gelen rahmete,
Hep şükretmek gerekir

Herşeye kanaat et,
Kısmetse gelir elbet
Şükürle artar niğmet,
Hep şükretmek gerekir

Sakın olma sitemkar,
Dert üstüne dert yağar
Beterin eteri var,
Hep şüketmek gerekir

Boşdurmak iyi değil,
Fırsatı ganimet bil

Şükrü cana minnet bil,
Hep şükretmek gerekir


İman lazım insana,
Yaratanı ansana
Haktan gelen ihsana,
Hep şükretmek gerekir


Hocana eyle hürmet
Nasip olur çok himmet
Devamlı olur niğmet
Hep şükretmek gerekir

Rabbini tanıyorsan,
Hürmetle anıyorsan

Aşkıyla yanıyorsan,
Hep şükretmek gerekir


Mehmet Ali DEMİRBAŞ

Kusluk Vakti, Kusluk Namazi

Kuşluk vakti, şer'i gündüzün dörtte biri geçtikten sonra başlar, zeval [İstiva] vaktine kadar devam eder. Yani imsak vaktine bu dörtte birlik zaman ilave edilince, kuşluk vakti başlar. Mesela 21 Aralıkta İstanbulda imsak 5.31dir. Akşam ise 16.44te oluyor. Böylece şeri gündüz 11 saat 13 dakika olup, bunun dörtte biri 2 saat 48 dakikadır. Bu imsak vaktine ilave edilince 5.31+2.48= 8.19 bulunur. Şu halde, kuşluk bu vakitte başlıyor demektir. Bu da aşağı yukarı işrak vakti ile aynıdır. Çünkü o gün işrak vakti 8.13tür. Kuşluk namazı, bu vakitten öğleye 20 dakika kalıncaya kadar kılınır. (Kısaca söylersek, kuşluk vakti, güneş doğduktan 50 dakika sonra başlayıp, öğleye 20 dakika kalana kadar olan vakittir.)

Kuşluk vaktinde en az iki rekat namaz kılmak çok sevaptır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Günde iki rekat kuşluk namazı kılanın günahları denizlerin köpüğü kadar olsa, affedilir.) [İbni Mace, Tirmizi, Ebu Davud]

(Herkesin eklem yeri kadar sadaka vermesi gerekir. Sübhanallah, Elhamdülillah, La ilahe illallah veya Allahü ekber demek birer sadakadır. İyiliği tavsiye etmek, kötülüğe mani olmaya çalışmak birer sadakadır. İki rekat kuşluk namazı kılmak ise bütün bunları karşılar.) [Müslim]

(Günde 2 rekat kuşluk namazı kılan, doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Ebu Ya'la]

(İki rekat kuşluk namazı kılan gafillerden olmaz. Dört rekat kılan, abidlerden olur. Altı rekat kılarsa, bu namaz o gün ona kâfi gelir. Sekiz rekat kılan, masivayı terk edip itaat eden kullardan yazılır. On iki rekat kılan da Cennette özel bir köşke kavuşur.) [Taberani]

(Cennetin bir Duha kapısı vardır. Bu kapıdan ancak kuşluk namazı kılanlar girer.) [Taberani]

(İki rekat kuşluk namazı, kabul olunmuş bir hac ve umreye bedeldir.) [Ebuşşeyh]

Peygamber efendimizin, düşman üstüne gönderdiği askerler, kısa zamanda zafer kazanıp bol ganimet ile evlerine döndüler. Bu askerlere gıpta edenleri görünce buyurdu ki:
(Size bunlardan daha kısa süren, daha çok ganimet getiren ve daha tez eve döndüren cihad yolunu göstereyim. Kuşluk namazı için camiye giden, daha az savaşmış, daha çok ganimet almış ve daha tez evine dönmüş olur.) [İ. Ahmed]

(İki rekat kuşluk namazı kılmak bana farzdır.) [İ. Ahmed]

(İki rekat kuşluk namazı kılan vücudunun zekatını ödemiş olur.) [İ. Asâkir]

Redd-ül-muhtar'da, (Kuşluk namazına devam eden şehid olarak ölür) buyuruluyor.

İmam-ı Şarani hazretleri, (Kuşluk namazına devam edenlere cin musallat olamaz) buyurdu.

Kuşluk namazı nafile namazdır. Kazası olan, kazasını ödemedikçe nafile namaz kılarsa kabul olmaz. Önce kazasını ödemelidir. Kaza namazı borcu olan, kuşluk vakti kuşluk namazı kılmak isterse, (İlk kazaya kalmış sabah [veya öğle, ikindi, akşam, yatsı] namazının farzını ve kuşluk namazı kılmaya) diye niyet ederse, hem kazası ödenmiş, hem de kuşluk namazı kılmış olur.) [Redd-ül-muhtar]

Duha, kuşluk demektir. Âlimlerin çoğu işrak namazının da kuşluk namazı olduğunu bildirmektedir. Tam İlmihalde diyor ki:
Duha vakti olunca, iki rekat (İşrak namazı) kılmak sünnettir. Bu namaza (Kuşluk namazı) da denir.

İşrak vakti, bayram namazı kılınan vakitte başlar. Öğleye 20 dakika kalıncaya kadar kılınır. Kaza namazı kılan kuşluğa da niyet ederek kılar. Böylece hem kaza namazı ödenmiş olur, hem de kuşluk namazı kılınmış olur.

Teheccud Namazi

Teheccüd, gecenin üçte ikisi geçtikten sonra, sabah namazı girinceye kadar kılınan nafile bir namazdır. Teheccüd, uykuyu terk etmek demektir. Gece kılınan nafile namaz, gündüz kılınan nafile namazdan daha faziletlidir. Çünkü gece uyanmak nefse zor gelir. Hadis-i şerifte (İbadetin efdali zahmetli olanıdır) buyuruldu. (M. Felah, İbni Esir- Nihaye)

(Amellerin kıymetlisi, az da olsa devamlı olanıdır)
hadis-i şerifi, meşakkatli ibadeti ara sıra yapmaktansa, meşakkati az olanı devamlı yapmanın daha faydalı olduğunu bildirmektedir. (Beyheki)

Gece namazı çok faziletlidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Gece seherde kılınan iki rekat namaz, dünya ve içindekilerden daha kıymetlidir. Eğer meşakkat vermeseydi, gece namazını ümmetime farz kılardım.) [Deylemi]

(Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.)
[Müslim]

(Selamı yayar, açları doyurur, sıla-i rahimde bulunur, geceleri herkes uyurken namaz kılarsanız, selametle Cennete girersiniz.)
[Tirmizi]

(Müminin şerefi gece namazı kılmasındadır.)
[Hatib]

(Teheccüd, günahları affettiren salihlerin ameli olup, hastalıklara da şifa verir.)
[Tirmizi]

(Yatarken gece kalkmaya niyet eden, sabaha kadar uyuya kalsa, gece namazı kılmış gibi sevaba kavuşur, uykusu da kendisine sadaka olur.)
[Nesai]

(Kış, müminin baharıdır. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, geceleri uzundur, ibadet eder.)
[Beyheki]

(Uyanacağını uman, vitri seherde kılsın! Çünkü o vakit rahmet melekleri hazır olur.)
[Müslim]

(Seherde yapılan dua kabul olur.)
[Tirmizi]

(Seher vakti Hak teâlâ buyurur: İstiğfar edeni affederim, isteyene istediğini verir ve duasını kabul ederim.)
[Müslim]

Allahü teâlâ iyileri överken, (Onlar seher vaktinde istiğfar eder) buyuruyor. (Zariyat 18)

Hazret-i Yakub oğullarına, (Sizin için yakında [seherde] Rabbime istiğfar edeceğim) dedi. (Yusuf 98)

Âl-i İmran
suresinin 17. âyetinde, sabredenler, sadıklar, namaz kılanlar, zekat verenler ve seherde istiğfar edenler övülmektedir. Beş vakit namazı, tadil-i erkan ile ve cemaat ile eda etmeli! Teheccüd namazı kılmalı, seher vakitlerini istiğfarsız geçirmemeli, gaflete dalmamalı, ölümü ve ahireti düşünmeli, haramları bırakıp, ahirete yönelmeli. İş budur, bundan gayrisi hiçtir. (Mek. Masumiyye)

Allahü teâlâ, Musa aleyhisselama, (Benim için ibadet et) buyurunca, Hazret-i Musa, (Ya Rabbi sana ne zaman ibadet edeyim ki makbul olsun?) diye sordu. Cenab-ı Hak da (Gece namaz kıl) buyurdu. (Ey Oğul İlmihali)

Teheccüd namazı böyle faziletli olmakla beraber, nafiledir. Bir kimse, ömründe hiç teheccüd kılmasa, ahirette hiçbir ceza verilmez. Çünkü nafile namazdır. Ama farz namazın kazasını kılmayan büyük cezalara maruz kalacaktır. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farzın yanında nafilenin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında, damla bile değildir. (1/29)

Hanefi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri buyurdu ki:
Fütuh-ul-gayb kitabındaki (Farz namaz borcu olanın Allahü teâlâ, nafile namazlarını kabul etmez) hadis-i şerifi gösteriyor ki, farz borcu olanın, sünnetleri de kabul olmaz. Çünkü sünnetler de nafiledir.

Gece kaza kılan hem kazasını öder, hem de teheccüd sevabına kavuşur.(Nevadir-i Fıkhıyye)

Teheccüd namazı diğer nafilelerden daha üstündür. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece kılınan teheccüd namazıdır.) [Müslim]

Kazaya da niyet edilirse, hem kaza borcu ödenmiş, hem de teheccüd sevabına kavuşulmuş olur.

Namazdan Sonra Okunamasi Gereken Dua ve Tesbih


Yalnız kılmış olan veya imamla kılan kimse, selamın akabinde, (Allahümme entesselamü ve minkes-selamü tebarekte ya zel-celali vel-ikram) der.

Bundan sonra, 3 kere (Estağfirullahelazim ellezi la ilahe illa hüv elhayyelkayyume ve etübü ileyh) der. Buna istiğfar duası denir.

Sonra Âyet-el-kürsi okunur, 33 kere (Sübhanallah), 33 kere (elhamdulillah) ve 33 kere
(Allahü ekber) denir. Bir kere (La ilahe illallahü vahdehü la şerike leh lehül-mülkü ve lehül-hamdü ve hüve ala külli şeyin kadir) denir.

Sonra eller kaldırılıp dua edilir. Duadan sonra âmin denir ve eller yüze sürülür. Hadis-i şerifte, (Beş vakit farz namazdan sonra yapılan dua kabul olur) buyuruldu. Ama dua, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalı. Duayı yalnız namazlardan sonra veya belli zamanlarda yapmak ve belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi şuursuzca dua etmek mekruhtur.

Duadan sonra okunacak sure ve zikirler


11 kere İhlas-ı şerif, bir kere Kuleuzüler okunur ve 67 Estağfirullah denerek yetmişe tamamlanır. On kere (Sübhanallah ve bi-hamdihi sübhanallahilazim) denir. Sübhane Rabbike âyeti okunur.

Âmin ile ilgili dört hadis-i şerif meali şöyledir:
(Bir cemaat topluca dua eder, bir kısmı da âmin derse, Allahü teâlâ o duayı kabul eder.) [Hakim]

(Dua edenle âmin diyen sevapta ortaktır.)
[Deylemi]

(İmam duada, cemaati hariç tutmasın. Hariç tutarsa onlara hıyanet etmiş olur.)
[Beyheki]

(İmam âmin dediği zaman siz de âmin deyin. Çünkü birinin âmin demesi meleklerin âmin demesine tesadüf ederse onun geçmiş günahları mağfiret olunur.)
[Buhari]

Cemaatin imam ile tesbih çekmesi ve dua etmesi bidat değil, müstehaptır. (Nimet-i İslam)

Namazlardan sonra, okunması gereken belli dua yoktur. Herkes ihtiyacına göre dua eder. Hep aynı duayı okumak da uygun değildir. Ne istediğini şuurlu olarak bilmek gerekir. Ne istediğinin farkında olmadan dua etmek uygun olmaz. Belli şeyleri ezberleyip, şiir okur gibi dua etmek mekruhtur. Dua, uyanık kalb ile ve sessiz yapılmalı, duayı yalnız namazlardan sonra ve belli zamanlarda yapmak da mekruhtur. Her fırsatta dua etmelidir!

Mesela şöyle dua edilebilir:

Elhamdülillahi Rabbilâlemin esselatü vesselamü alâ resulina Muhammedin ve alâ alihi ve sahbihi ecmain.

Ya Rabbi, kıldığımız namazları kabul eyle! Ahir ve akıbetimizi hayreyle! Son nefesimizde kelime-i tevhid söylememizi nasip eyle! Ölmüşlerimizi af ve mağfiret eyle!

Allahümmağfir verham ve ente hayrürrahimin. Teveffeni müslimen ve el hıkni bissalihin. Allahümmağfir li veli valideyye ve lilmüminine vel müminat yevme yekumül hisab.

Ya Rabbi, bizi şeytan ve düşman şerrinden ve nefs-i emmaremizin şerrinden muhafaza eyle! Evimize iyilikler, hayırlı ve bereketli rızıklar ihsan eyle! Ehl-i İslama selamet ihsan eyle! Din düşmanlarını kahr ve perişan eyle! Kâfirlerle cihad etmekte olan müslümanlara imdad-ı ilahiyyen ile imdat eyle!

Allahümme inneke afüvvün kerimün tuhibbülavfe fafü anni.

Ya Rabbi, hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva ihsan eyle!

Riyadan, nifaktan, şikaktan, her türlü hastalıktan, kazadan, belâdan, tembellikten, acizlikten, zelil olmaktan, zulüm görmekten, azdıran zenginlik ve azdıran fakirlikten, şeytan ve nefsin şerrinden, düşman galebesinden, kötü huydan, bidat işlemekten, dalalete düşmekten, ihlassız amelden, her çeşit günahtan, küfre girmekten, erzeli ömürden, ölürken gelecek fitnelerden, dinimize, dünyamıza zarar verecek şeylerden bizleri koru!

Hakiki iman, güzel bir ahlak, şükredici bir kalb, zikredici bir dil, kaza ve kadere rıza gösteren hayırlı bir ömür, az yemek, az uyumak, az konuşmak, az gülmek ve çok hizmet etmeyi, kabir azabından ve ahiret dehşetinden kurtulmayı, ömür boyu rızana uygun iş yapmayı, şehit olarak ölmeyi ve son nefeste ehl-i sünnet itikadına uygun bir iman ve tevbe nasip eyle.

Ya Rabbi, kendi sevgini, sevdiklerinin sevgisini, sevgine kavuşturacak amellerin sevgisini nasip eyle! İlmimizi, ihlasımızı, kabiliyetimizi artır, muratlardan, muhlaslardan olmamızı nasip eyle, cömert ve isar sahibi kullarından eyle.

Ana babamıza ve evlatlarımıza ve akraba ve ahbabımıza ve bütün din kardeşlerimize hayırlı ömürler ve güzel huy, akl-ı selim ve sıhhat ve afiyet rüşdü hidayet ve istikamet ihsan eyle ya Rabbi! Amin.

Velhamdü lillahi Rabbilalemin. Allahümme salli ala..., Allahümme barik ala..., ... Velhamdü lillahi Rabbilalemin. Estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah

Duada geçen kelimelerin açıklaması:

Dua ederken başı yukarı kaldırmak doğru değildir. Allahü teâlâ mekandan münezzehtir. Bazı bidat ehli gibi, hâşâ, Allahü teâlâyı gökte sanmak çok tehlikelidir. Buhari'nin rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, namaz kılarken de göğe bakmak şiddetle men edilmiştir. (El-Envar)

Kelime-i tehlili de, ibadet sevabı hasıl olması için, dil ile, kendi işitecek kadar sesli söylemek gerekir. Hatm-i tehlil okuyanların da, en az kendi işitecekleri kadar sesli okumaları gerekir. Kelime-i tehlil, ibadet olarak değil de, kalbi temizlemek için okunurken, dil oynatılmaz. (Redd-ül-muhtar)

Kur'an-ı kerimi okumak sünnet, dinlemek farzdır. Dinleyen, okuyandan daha fazla sevap aldığı için, ayrıca okuması gerekmez. Her gece Amenerresulü'yü okuyan da, imamdan dinlemişse, onun da okuması gerekmez. (Şira)

Haşr suresinin sonunu Lev enzelnadan okumak daha iyi olur. Namazdan sonra 10 veya 11 İhlas okunması bildirilmiştir. 11 defa okumak daha iyidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Sabah namazından sonra 11 defa ihlas okuyan müslümana, Cennette bir burç verilir.) [Harâiti]

(Kur'an-ı kerimde hayrı en çok olan sure Fatihadır.) [İ. Ahmed]

(Kur'an-ı kerimin en faziletli suresi Fatihadır.) [Hakim]

(Fatiha suresi, bütün dertlere devadır.)
[Beyheki]

(Fatiha suresi zehire şifadır.) [Ebuşşeyh]

Bir sahabi, Fatiha suresini okuduğunu söyleyince Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Yemin ederim ki, Allah, ne Tevratta, ne İncilde, ne Zeburda, ne de Furkanda, o surenin benzerini indirmemiştir. O, namazlarda tekrar edilen yedi âyet olup, bana verilen Kur'an-ı azimdendir.) [Tirmizi]

Peygamber efendimiz, Cebrail aleyhisselamla otururken bir melek gelip dedi ki:
(Senden önce hiç bir Peygambere verilmeyen, sadece sana verilen iki nur ile seni müjdeliyorum. Bunlar Fatiha suresi ile Bekara suresinin son âyetleridir. Bu iki sureden okuyacağın her harften dolayı, istediğin mutlaka verilecektir.) [Müslim]

(Fatiha suresi Allahü teâlânın gadabını önler.)
[Şira]

Bir kabile reisini yılan soktu. Eshab-ı kiramdan biri Fatiha suresini okuyunca, Allah'ın izni ile hasta şifaya kavuştu. Kabile reisi, bir sürü koyun hediye etti. Sahabi, caiz olup olmadığını bilmediği için Peygamber efendimize sordu. Resulullah, (Ne okudun) buyurdu. O da, Fatiha suresini okuduğunu bildirince, Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Fatihanın şifa olduğunu nereden bildin? O koyunları al, yanındakilere pay et!) [B.Arifin]

Berika
da buyuruluyor ki:
(Dua okuması bildirilen yerlerde, Fatiha okumak daha iyidir. Namazlardan sonra dua edilmesi hadis-i şerifle bildirilmiştir. Fatiha suresi, duaların en iyisini bildirmek için nazil oldu. İmam, Fatiha dediği zaman, herkesin sessizce okumaları iyi olur. Çünkü duaların sonunda hamd etmek müstehaptır. Hamd etmenin en iyisi de Fatiha okumaktır.) [S.137]

Namazlardan sonra, Kur'an-ı kerim okumak, Kur'an-ı kerim okunduktan sonra Fatiha okumak caizdir. Okunmazsa günahı olmaz. Fakat okunursa sevap olur.

Muhammed Masum Faruki hazretleri birinci cilt, 197. Mektubunda, (Büyüklerimiz, beş vakit namazdan sonra, elleri kaldırarak, Fatiha okumadı. Namazdan sonra, hacetlere kavuşmak için Fatiha okumak bid'attir) buyuruyor.

Burada, bir hacete kavuşmak için namazlardan sonra elleri kaldırarak Fatiha okumanın caiz olmadığı bildirilmektedir. Normal olarak Fatiha okumanın ise mahzuru yoktur.

Bu konuda Faideli Bilgiler kitabının, (Doğruya inan, bölücüye aldanma) kısmında deniyor ki:
(Namazlardan ve dualardan sonra Fatiha suresini okumak bidat midir, değil midir? Bunun cevabını Hâdimi, Berika kitabının 137. sayfasında uzun yazıyor. Kısaca bildirelim: Âlimlerin çoğuna göre, dua okuması bildirilen yerlerde, Fatiha okumak daha iyidir. Namazlardan sonra dua edilmesi de, hadis-i şeriflerde bildirilmiştir. Bidat, İslamiyetin sahibinin izni olmadan yapılan ibadetlerdir. Fatiha suresi duaların en iyisini bildirmek için nazil oldu. Bunun namazlardan ve dualardan sonra okunmasına bidat diyen olmamıştır. Herkesin birlikte yüksek sesle okumaları yasaktır. İmam, fatiha dediği zaman, herkesin sessizce okumaları iyi olur. Çünkü, duaların sonunda hamd etmek müstehaptır. Hamd etmenin en iyisi de, Fatiha okumaktır. Farzla sünnet arasında okumak ve isteklerine [hacetlerine] kavuşmak için okumak mekruhtur.)

Burada da Fatiha okumanın iyi olduğu bildiriliyor. Ancak yukarıda olduğu gibi hacetlere kavuşmak için okumanın mekruh olduğu bildiriliyor. Koro halinde yüksek sesle farzla sünnet arasında okumanın doğru olmadığı bildirilmektedir.

Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
(Ya Muaz vallahi seni seviyorum, her namazdan sonra, şu duayı bırakmadan oku: Allahümme eınni alâ zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetike.) [Nesai] (Ya Rabbi, seni zikretmeyi, sana şükredip güzel ibadet etmeyi bana nasip eyle) mealindedir.

Taberanide bildirilen, (Günde 25 kere, erkek ve kadın müminlere dua eden, kendisi için dünyaya rızık ihsan edilen ve duası kabul olanlardan olur) hadis-i şerifindeki müjdeye kavuşabilmek için aşağıda bildirilen duayı okumalıdır:
(Günde 25 defa (Allahümmağfir li ve li-valideyye ve li-üstaziyye ve lil müminine vel müminat vel müslimine vel müslimat el ahya-i minhüm vel emvat bi-rahmetike ya erhamerrahimin) okuyan, abidlerden olur. Allahü teâlâ, bu kimsenin kalbinden kin ve hasedi çıkarır. Ona, bütün müminler adedince, sevap yazılır. Kıyamette, bütün müminler: Ya Rabbi, bu kulun bizim için, istiğfar okurdu. Sen de onu af eyle derler..) [Miftah-ün-necat]

İçinde bulunduğumuz hâle de şükretmek gerekir. Mesela şöyle demelidir:
El-hamdülillahi alâ külli hâl sivel küfri ved-dalâl = küfür ve dalalet hariç her halimize hamd olsun.
Şöyle bir ifade de var: (El-hamdülillahi alâ külli hâl ve E'uzü billâhi min hâl-i ehlinnâr) = Her hâlükârda Allahü teâlâya hamd olsun. Cehennem ehlinin halinden Allahü teâlâya sığınırım.]

Dua ederken, avuçlar, yüze karşı değil, semaya karşı açık, iki el aralık ve göğüs hizasında, kollar yere ve birbirine paralel olmalıdır.
Kadın, dua ederken ellerini ileri uzatmaz, yüzüne karşı eğik tutar. Şimdi birçok erkek, böyle kadınlar gibi dua ediyor.
Namazdan sonra dua tesbihler çekildikten sonra yapılır.
Duayı şiir gibi okumamalıdır. Ne istediğinin farkında olmalıdır. Aynı duayı okumak caizdir, fakat işin şuurunda olmalısınız. Dilinizle okuyup aklınız başka yerde olmamalıdır. Hem insanın her zaman isteği, sıkıntısı aynı olmaz ki. Duayı Türkçe yapmanın mahzuru olmaz.
Tesbih çekmek sünnettir. İcma ile de sabit olmuş müekked bir sünnettir. Tesbihleri parmakla saymak ve tesbih kullanmak caizdir. Resulullah efendimiz, bir kadının tesbihleri, çekirdeklerle saydığını görmüş, fakat yasaklamamıştır. Bu da, tesbihleri, taşla, çekirdekle ve tesbihle çekmenin caiz olduğunu göstermektedir. (Redd-ül-muhtar)

Kur'an-ı kerimde her varlığın tesbih ettiği bildirilmektedir:
(Yedi kat gök ve yer ve bunların içinde bulunanlar, Allah'ı tesbih eder. Allah'ı hamd ile tesbih etmeyen hiçbir varlık yoktur. Fakat siz onların tesbihini anlayamazsınız.) [İsra 44]

Kur'an-ı kerimde, Bâkıyat-üs-sâlihât [sürekli kalan iyi işler] geçmektedir. Resulullah efendimiz buyurdu ki:
(Bâkıyat-üs-sâlihâtı, çok söyleyin. Bunlar; tesbih, tehlil, tahmid, tekbir ve temciddir.) [Taberani]
[Tesbih: Sübhanallah,
Tehlil: Lâ ilâhe illallah,
Tahmid: Elhamdülillah,
Tekbir : Allahü ekber,
Temcid: Lâ havle velâ kuvvete illâ billah demektir.]

(Parmak uçları ile sayarak tesbihe ve tehlile devam edin. Kıyamette her âzadan sual edilir ve parmaklar için tesbihte kullandı derler. Gafil olan rahmetten uzak kalır.) [Hakim]

(Tekbiri, tahmidi, tesbihi ve tehlili sebebiyle Müslüman olarak yaşlanandan iyisi yoktur.)
[İ. Ahmed]

İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
Namaz kılan, Rabbine yalvarmakta ve Onun büyüklüğünü ve Ondan başka her şeyin hiç olduğunu görmektedir. Namazdaki kusurlar, çekilen Tesbih ile örtülür, layık ve tam ibadet yapılamadığı bildirilir. Tahmid ile, namaz kılmakla şereflenmenin, Onun yardımı ile olduğu bilinerek, bu büyük nimete hamd edilir. Tekbir ile de, Ondan başka ibadete layık kimse olmadığı bildirilir. (m. 304)

Günah işleyen bir kimse, bu emirlerin ve yasakların sahibinin azametini ve kibriyasını düşünmüş olsaydı, Onun emirlerine karşı gelemezdi. Günahları yapması, Onun emirlerine ve yasaklarına kıymet vermediğini göstermektedir. Böyle şeyden, Allahü teâlâya sığınırız. Tenzih kelimesini, [yani yukarıda yazılı olan tesbihi] çok okumakla, bu kusur affolunur.

İstiğfar
etmek, günahların örtülmesini istemektir. Tenzih kelimesini okumak ise, günahların yok olmasını istemektir. O nerede, bu nerede?

Subhanallah şaşılacak bir kelimedir. Söylemesi çok kısadır. Manaları ve faydaları ise pek çoktur.
Elhamdulillah kelimesini çok okumakla, Allahü teâlâya şükür edilmiş olur. Onun verdiği nimetlerin şükrü yapılmış olur.
Allahu Ekber kelimesi, Allahü teâlânın, kulların yaptığı şükürlerden çok yüksek olduğunu, Ona yakışan şükür yapılamayacağını göstermektedir. Çünkü, Ona yapılan istiğfarlar, af dilemekler için de, çok istiğfar etmek gerekir.

Namazdan sonraki tesbihleri okurken 33 e dikkat etmek gerekir. Dinin emirlerinde, çeşitli hikmetler vardır. Bu adetler, ilacın miktarı gibidir. Ziyade veya noksan olursa, istenilen fayda hasıl olmaz. Hazine 33 tedir. Bir metre ileri, bir metre geri gidilirse, hazine bulunamaz. Tesbihleri 33 yerine, çok sevap olsun diye 40 defa veya daha fazla çekmek bidat olur. Hiç tesbih çekilmeden gidilse günah olmaz. Fakat sünnet sevabından mahrum kalınmış olunur.

İnsan bütün taatlarını, ibadetlerini kusurlu bilmeli, hakkıyla yapamadığını düşünmelidir! Ebu Muhammed bin Menazil hazretleri buyurdu ki:
(Allahü teâlâ, Al-i İmran suresinin 17. âyetinde, sabredenleri, sadıkları, namaz kılanları, zekat verenleri ve seher vakitlerinde istiğfar edenleri meth buyurdu. Hepsinden sonra, istiğfar edenleri bildirmesi, insanın her ibadetini kusurlu görüp, daima istiğfar etmesi içindir.)

Cafer bin Sinan hazretleri de buyurdu ki:
"İbadet yapanların kendilerini beğenmeleri, fasıkların günahlarından daha kötü ve daha zararlıdır."

Bir iyilik ve ibadet edince de dört yerde korkmak gerekir:
Birinci korku: İnsan bir iyilik işleyince veya bir ibadet edince, o iyilik ve ibadetin kabul edilip edilmediğinden endişe edip korkmalıdır! Çünkü Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Allahü teâlâ ancak müttekilerin [takva ehlinin] amelini kabul eder.) [Maide 27]

İkincisi riyadır.
İhlassız amellerin kıymeti yoktur. İyiliği sırf Allah rızası için mi yaptım, yoksa başka bir menfaat düşündüm mü diye korkmak gerekir. Ancak ihlasla yapılan ibadetin kabul edileceği yine Kur'an-ı kerimde bildiriliyor. (Beyyine 5)

Üçüncüsü,
yapılan iyilikleri, ibadetleri zarara uğratmadan yerine teslim edebilme korkusudur.

Kötülükler, günahlar, iyiliğe zarar verir. Şu halde, iyiliği, ibadeti zarara uğratmadan yerine götürmeye çalışmalıdır! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Bir iyilik getirene on katı verilir.) [Enam 160]

Dördüncüsü,
yapılan iyilikle rezil olma korkusudur. Başkalarınca iyilik sanılan şeyler, belki de art niyetle yapılmış birer kötülük olabilir. Yapılan iyiliklerin, zararlardan korunarak başarıya ulaşıp ulaşmayacağından da korkmalıdır! Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir.) [Hud 88]

Allahü teâlânın yardımına kavuşmak için de, Onun emirlerine uyup, yasak ettiklerinden kaçmak gerekir. Kötülük veya herhangi bir günah işledikten sonra pişman olmak ve iyilik ve ibadet etmeye devam etmek gerekir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir günah işleyince hemen arkasından bir iyilik yap, bir sevap işle ki onu mahvetsin!) [Beyheki]

(Nerede, ne halde bulunursan bulun, Allah'tan kork ve kötülüğün akabinde bir iyilik yap ki onu yok etsin!)
[Tirmizi]

Kur'an-ı kerimde de mealen buyuruluyor ki:
(Elbette hasenat, seyyiatı yok eder.) [Hud 114]
[Hasenat, her çeşit iyilik, seyyiat, her çeşit kötülük]

Sual:
Namaz kıldıktan sonra, tesbih çekmeden çıkıp gitmek günah mıdır?
CEVAP
Namaz kıldıktan sonra tesbih çekmek şart değildir, işi olan işine gidebilir. Tesbihi yolda da çekebilir. Fakat mühim ve acil işi olmayan mutlaka tesbih çekmelidir. Çünkü namazlardan sonra tesbih çekmenin fazileti çoktur.

İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki:
Namaz kılan kişi, Rabbi ile konuşmakta, Ona yalvarmakta ve Onun büyüklüğünü ve Ondan başka her şeyin hiç olduğunu görmektedir. Peygamber efendimiz, (Farz namazdan sonra 33 tesbih, 33 tahmid, 33 tekbir ve bir de tehlil) emretmiştir. Bunun sebebi, namazdaki kusurlar Tesbih ile örtülür. Layık olan, tam ibadet yapılamadığı bildirilir. Tahmid ile, namaz kılmakla şereflenmenin Onun yardımı ve eriştirmesi ile olduğu bilinerek, bu büyük nimete hamd edilir. Tekbir ederek de, Ondan başka ibadete layık kimse olmadığı bildirilir. (m.304)

İşi olanın duayı beklemeden gitmesi, yolda okuması caizdir. Zaruret olmadıkça, dua ve tesbihleri terk etmemelidir. Âyet-el kürsi ve tesbihlerin fazileti büyüktür. Ey Oğul İlmihalindeki hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Bir kişi namazdan sonra hemen bir defa Âyet-el kürsiyi okusa, o âyet Arş-ı alaya kadar gider ve orada durmadan hareket ederek "Ya Rabbi, beni okuyan kulunu affet!" der. Hak teâlâ, mekandan ve cihetten münezzeh olarak "Ey meleklerim, şahid olun, namazdan sonra Âyet-el kürsiyi okuyan kulumun günahlarını affettim") buyurur.)

(Namazdan sonra, âyet-el kürsiyi okuyana her harfi için 40 sevap verilir.)

Dua Ayetleri

Ey Rabbimiz bize dünya ve ahirette iyilik ver, bizi Cehennem azabından koru! (Bekara 201)

Ey Rabbimiz bize sabır, cesaret ve sebat ver, kâfirlere karşı bize yardım et! (Bekara 250)

Ey Rabbimiz, unutur veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma, bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme! Ey Rabbimiz, bize gücümüzün yetmediği işleri de yükleme, bizi affet, bizi bağışla, bize acı, sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirlere karşı bize yardım et! (Bekara 286)

Ey Rabbimiz, bizi doğru yola ilettikten sonra kalblerimizi kaydırma! [bizi sapıtma] Bize, tarafından rahmet bağışla! Lütfu en bol olan sensin. (Al-i İmran 8)

Ey Rabbimiz, iman ettik; günahlarımızı bağışla, bizi Cehennem azabından koru. (Al-i İmran 16)

Ey Rabbimiz, günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlığı bağışla; ayaklarımızı [yolunda] sabit kıl; kâfirlere karşı bizi muzaffer eyle! (Al-i İmran 147)

Ey Rabbimiz, "Rabbinize inanın" diyen davetçiyi [Peygamberi] işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al! Ey Rabbimiz, bize, Peygamberlerin vasıtasıyla vaad ettiklerini de ikram et ve kıyamette bizi rezil-rüsvay etme; şüphesiz sen vaadinden caymazsın. (Al-i İmran 193-194)

Ey Rabbimiz, bize çok sabır ver, müslüman olarak canımızı al! (Araf 126)

Ey Rabbim, beni ve neslimi namazı devamlı kılanlardan eyle; duamı kabul et, kıyamette hesap olunacağı gün beni, ana-babamı ve müminleri bağışla! (İbrahim 40-41)

Ey Rabbim, bana hikmet ver ve beni salihler arasına kat! (Şuara 83)

Dua Nicin Kabul Olmaz


Şartlarına uygunsa dua kabul olur. Hadis-i şerifte, (Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten haya eder, edilen duayı kabul eder) buyuruldu. (Tirmizi)

Duanın kabul olması için bazı hususlara dikkat etmek gerekir. Sebeplere yapışmadan istemek kuru bir temennidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Çalışmadan dua eden, silahsız harbe giden gibidir.) [Deylemi]

Yapılacak işlerden bazıları şöyledir:
Önce günahlara tevbe etmeli, istiğfar okumalı, sadaka vermeli, imanını düzeltmeli, duanın kabul olacağına inanmalı, iki diz üzerine kıbleye karşı oturup, duaya başlarken, Sübhane Rabbiyel aliyyil alel vehhab demeli, euzü besmele çekip hamd ve salevat okumalı, duayı üçten fazla söylemeli! Kabul olmadı diyerek ümit kesmemeli, kabul olana kadar uzun zaman tekrar etmelidir! (Feraid)

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Siz, kabul edileceğine yakînen inanarak, Allah'a dua ediniz. Allahü teâlâyı unutarak, gafletle edilen dua kabul olmaz.) [Tirmizi]

(Emr-i marufu bırakırsanız dualarınız kabul olmaz.)
[Bezzar]

(Bid'at ehlinin duası ve ibadetleri kabul olmaz.) [Deylemi]

(Kızını fasıkla evlendirenin duası kabul olmaz.) [Şira]

Farzları yapmayanın, mesela namaz kılmayanın duası kabul olmaz.
Haramlardan sakınmayanın duası kabul olmaz. Ebülleys-i Semerkandi hazretleri, (Haram yiyenin, gıybet edenin ve haset edenin duası kabul olmaz) buyuruyor. Hadis-i şerifte de, (Duanın kabul olması için, yenilen ve giyilen helal olmalıdır) buyuruluyor. (Tergib-üs-salât)

İhlaslı ve salih olmaya çalışmalı. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İhlaslı olarak dua edin!) [Mümin 14, 65]

(Allahü teâlâ, ancak takva sahiplerinin [salihlerin amellerini, dualarını] kabul eder.) [Maide 27]

Evliyayı vesile ederek, dua etmeli. Buhari'deki hadis-i şerifte, duanın kabul olması için, Peygamberleri ve salihleri vesile etmek gerektiği bildirilmektedir. (Hısn-ül-hasin)

Mesela silsile-i aliyyenin isimleri okunup onların hürmetine dua edilmeli.
Din kardeşine gıyabında dua etmeli.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Müminin din kardeşi için, arkasından yaptığı hayır dua kabul olur. Bir melek, Allah bu iyiliği sana da versin der. Meleğin duası reddedilmez.) [İbni Ebi Şeybe]

Beş vakit namazı doğru ve severek kılmalı ve sonra dua etmeli. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Beş vakit namazlardan sonra yapılan dua kabul olur.) [Buhari]

Yine hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ buyuruyor ki: büyüklenmeyen, gününü Allah'ı anmakla geçiren,
[Allah'ın razı olduğu işleri yapan] günahta ısrar etmeyip istiğfar eden, aç doyuran, garibi koruyan, küçüğe merhamet, büyüğe saygı gösterenlerin namazlarını kabul ederim. Böyle bir kimselerin istediklerini veririm, dua ederlerse, dualarını kabul ederim.) [Darekutni]

(Gizli-açık çok sadaka verin ki rızkınız bollaşsın, yardıma mazhar olasınız ve duanız kabul edilsin.)
[İbni Mace]

(Allahü teâlâ, duanızı kabul eder. Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyiniz! Allah'tan çok isteyiniz! Çünkü kerem sahibinden istiyorsunuz.)
[Buhari]

(Kim, Yunus aleyhisselamın balığın karnında iken ettiği duayı okursa, duası kabul olur.)
[Tirmizi]

(Birinize dert ve bela gelince, Yunus Peygamberin duasını okusun! Allahü teâlâ onu muhakkak kurtarır. Dua şudur: La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin)
[Tirmizi]

(Duasının kabul olmasını isteyen, darda kalanı ferahlandırsın!)
[İbni Ebiddünya]

(İstiğfara devam eden, her türlü sıkıntıdan ve geçim darlığından kurtulur, ferahlığa çıkar, ummadığı yerden rızka kavuşur.)
[Nesai]

(Sıkıntılı iken duasının kabul edilmesini isteyen kimse, refahta iken çok dua etsin!)
[Tirmizi]

(Sıkıntılı veya borçlu bir kimse, bin kere La havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim" derse, Allahü teâlâ işini kolaylaştırır.)
[Şira]

Sual:
Evlilik için dua ettim, kabul olmadı. Sebebi nedir?
CEVAP
Evlenmeyi istemek normaldir. Ancak her evlilik mutlaka hayırlı olur mu? Çok az da olsa, evlilik bir kimsenin dünya ve ahiret felaketine sebep olabilir. Ne olursa olsun evlenmeyi değil de, mutlaka hayırlı olanını istemelidir. Hayırsız bir evlilik yerine bekârlığı tercih etmelidir!

Esas hayat, ahiret hayatıdır. Muhteşem bir hayat sürülse de, dünya geçicidir. Akıllı, ahiretini düşünüp, (Ya Rabbi evlilik hakkımda hayırlı ise nasip et) diye dua eder. Kur'an-ı kerimde, (Dua edin, duanızı kabul ederim), hadis-i şerifte ise (Rabbiniz kerimdir, kendine açılan eli boş çevirmekten haya eder) buyuruldu. (Tirmizi)

(Duam kabul olmadı) demek yanlıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dua edenin ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, yahut ahirette mükafatını bulur.) [Deylemi]

Allahü teâlâ, Kıyamette, duası dünyada kabul edilmeyen kula (Dünyada ettiğin duana karşılık şu sevapları veriyorum) buyuracak, o kadar çok sevap verecek ki, o kimse, (Keşke dünyada hiçbir duam kabul edilmeseydi) diyecektir. (T.Gafilin)

Allahü teâlâ, dua edeni sever, dua etmeyene gazap eder. Dua müminin silahı, dinin temel direklerinden biridir. Duanın faydaları çoktur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dua, işlenen günahlara kefarettir.) [İbni Hibban]

(Dua, bela gelirken korur.) [Şir'a]

Allahü teâlâ, isteyene verir. Dua etmenin, istemenin de şartları vardır. Bu şartlara riayet eden arzusuna kavuşur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sabra gayret edeni muvaffak kılar, iffet talep edeni de iffetli, istigna edeni de gani kılar.) [Hakim]

(Hayır isteyen hayra kavuşur. Şerden sakınan da korunmuş olur.)
[Hatib]

Demek ki, sabreden başarır, namuslu olmak isteyen ve insanlara muhtaç olmak istemeyen arzusuna kavuşur. Arayan Mevlasını, azan belasını bulur.

(Allahü teâlâ bir kulunu severse veya onun sevgili bir kul olmasını isterse, üstüne bardaktan boşanırcasına musibet yağdırır, onun üzerine ardı ardına belalar gönderir. Bu kimse dua ederse, Cebrail aleyhisselam der ki:

- Ya Rabbi bu sevgili kulun istediğinin verilmemesinin hikmeti nedir ki?

Allahü teâlâ
buyurur ki:
- Ben onu sesini dinlemeyi seviyorum, bırakın duaya devam etsin.
Kul ya Rabbi der, Allahü teâlâ lebbeyk der, (Senin her istediğini vereceğim ve memnun edeceğim, İzzetime yemin ederim, ne dua edersen kabul edeceğim, ne istersen vereceğim, ancak bu isteklerini ya dünyada veya ahirette veririm, ahirette verirsem daha üstününü verir, daha büyük belaları üzerinden def ederim) buyurur.

Kıyamet günü, teraziler kurulur, namaz ehli getirilir, karşılığını tam alırlar. Oruç tutanlar getirilir karşılığını tam alırlar. Zekat ehli getirilir onlar da karşılığın tam alırlar. Hac ehli getirilir onlar da karşılığını tam alırlar. Belaya, musibete uğrayanlar getirilir onlar için terazi kurulmaz, ücretleri, mükafatları tartısız bol bol verilir. Bunlara verilen sevapların büyüklüğünü görenler, (Keşke bizim de dünyada vücutlarımız makaslarla doğransaydı da biz de böyle büyük nimetlere kavuşsaydık) derler. İşte şu âyet-i kerime bunu bildiriyor:

(Ey îman eden kullarım, Rabbinizden [emir ve yasaklarına riayetsizlikten] korkun. Bu dünyada [Allahü teâlâya itaat ederek] iyi iş yapanlar için, [ahirette] bir güzellik [cennet] vardır. Allahın toprağı yer yüzü geniştir. [Kâfirler içinde daraldığınız zaman, başka ülkelere hicret edebilirsiniz.] Ancak [İbâdete, taate, belâlara ve vatanından ayrılıp hicretin güçlüklerine] sabredenlere ecirleri hesapsız ödenecektir.) [Zümer 10] (Dürr-ül mensûr İmam-ı Süyûti)

Dua Bosa Gitmez


Dua boşa gitmez. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Rabbiniz, elbette hayâ ve kerem sahibidir. Kulları ellerini kaldırıp bir şey istedikleri zaman, onların ellerini boş çevirmekten hayâ eder.) [Tirmizi, Ebu Davud]

(Allahü teâlâ buyurdu ki: Ey insanoğlu, bana ortak koşmadan kulluk edersen, amelinin karşılığını veririm. Dua istemek senden, kabul edip vermek de bendendir.)
[Taberani]

Allahü teâlâ, (Duanızı kabul ederim, elinizi boş çevirmem) buyuruyor. Demek ki boşa gitmiyor. Ama bizim isteğimiz olmayınca boşa gittiğini sanıyoruz. Kitaplarda diyor ki:
Dua sebebiyle ya günahlar affolur, ya gelecek bir bela önlenir, ya mevcut bir bela kalkar, yahut ahirette büyük sevaba kavuşulur. (Şira)

Demek ki, dua sayesinde, günahlarımız affediliyor, gelecek bir bela önlenmiş oluyor, mevcut bir bela veya dert kalkıyor yahut dua sebebiyle sevaplara kavuşuyoruz. İki hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Dua eden, üç şeyden hali değildir: Ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, yahut ahirette mükafatını bulur.) [Deylemi]

(Kul bir dua ettiği zaman, isteği yerine gelmezse ona bir hasene
[sevap] yazılır.) [Dare Kutni]

Geciken dua da olur elbette. Onun da hikmetleri vardır. Bir hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Mümin dua ettiği zaman, Allahü teâlâ, Cebrail aleyhisselama, "İsteğini hemen yapma, ben onun sesini seviyorum" buyurur. Facir dua edince de, "Bunun isteğini hemen yerine getir, ben onun sesini sevmiyorum" buyurur.) [İbni Neccar]

Cenab-ı hak duanın kabulünü geciktirince de çok nimet verecek demektir. Onun için acele edip duam niye kabul olmuyor dememelidir. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Günah olan bir şey için veya akrabalık bağının kesilmesi için dua edilmedikçe yahut acele edip de, ''Dua ettim de kabul olmadı'' denmedikçe, edilen dua kabul olur.) [Müslim]

Baglanmayacaksin- Can Yucel

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.

Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan birşeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, yada pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem
de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

Nevruz Kutlamak Gunahmi

Nevruz
Nevruzun Türklükle, Müslümanlıkla, hatta İranla bir ilgisi yoktur. Cemşid ortaya çıkarmıştır. Mecusi bayramıdır. (Bezzâziyye)

Cemşid, İranda ilk hükümet kuran Pişdani oğullarının 4. hükümdarı olup, 800 sene saltanat sürmüş, 500 sene İranda kimse hasta olmadığı için, halk kendine tapmıştır. 21 Martta tahta çıktığı için, bugüne Nevruz demiş, yılbaşı ve bayram yapmıştır. İslamiyetten önceki kâfirlerin âdetlerini, tapınmalarını, bugün meydana çıkarıp "ecdad yadigârı" diyenler, bu işin aslını doğru bilmeyenlerdir. Böyle diyenlere kanmamalıdır. Yabancılar da bunu körüklüyorlar. Cemşid bin yaşında iken, Şeddadın yeğeni Dahhak ile savaşta yakalanmış, testere gibi olan balık kemiği ile ikiye biçilmiştir.

Cemşid, sekizyüz değil, bin yıl yaşamıştır. Bu sünnetullaha aykırı değildir. Eskiden insanlar çok yaşardı. Nuh aleyhisselamın 950 yıl, kavmi arasında kaldığı Kur'an-ı kerimde bildirilmektedir. (Ankebut 14)

Mevlid Kandili Ne Zaman, Neler Yapilmalı

8 MART 2009 PAZAR GÜNÜ MEVLİD KANDİLİ: 11 R. EVVEL 1430

Mevlid, doğum zamanı demektir. Mevlid gecesi, Rebiul-evvel ayının 11. ve 12. günleri arasındaki gecedir. Peygamber efendimizin doğum günü, bütün Müslümanların bayramıdır.

Resulullah dünyaya gelince, amcası Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe, (Kardeşin Abdullah'ın oğlu oldu) diyerek kendisine müjde getirince, sevinmişti. (Ona süt vermek şartı ile, seni azat ettim) demişti. Bunun için, Ebu Leheb'in, her mevlid gecesinde, azabı biraz hafiflemektedir. Mevlid gecesi sevinen, o geceye kıymet veren müminlerin pek çok sevap kazanacağı buradan da anlaşılmaktadır. Hafız Muhammed ibni Cezeri Şafii diyor ki: (Ebu Leheb rüyada görülüp, ne halde olduğu sorulduğunda, çok azap çekiyorum. Ancak, her yıl, Rebiul-evvel ayının 12. geceleri, azabım hafifliyor. Resulullah dünyaya gelince, müjde veren cariyemi sevincimden azat etmiştim. Bunun için, bu gecelerde azabım hafifliyor) dedi. Ebu Leheb gibi azgın bir kâfirin azabı hafifleyince, O yüce Peygamberin ümmetinden olan bir mümin, Onun doğduğu gece sevinir, malını uygun yerlere dağıtır, ziyafet verir, böylece, Peygamberine olan sevgisini gösterirse, Allahü teâlâ onu Cennetine sokar.) [M. Nasihat]

Resulullah efendimiz, mevlid gecelerinde eshab-ı kirama ziyafet verir, dünyayı teşrifindeki ve çocukluk zamanındaki şeyleri anlatırdı. Hazret-i Ebu Bekir de, halife iken, eshab-ı kiramı toplar, Resulullah efendimizin dünyayı teşrifindeki olağanüstü hâlleri konuşurlardı. Bu gece, Resulullahın doğum zamanında görülen hâlleri, mucizeleri okumak, dinlemek, öğrenmek çok sevaptır. Bugün veya ertesi gün oruç tutmakta mahzur yoktur. Tutulması iyi olur, sevap olur.
Ayrıca, bu geceyi ihya için ilim öğrenmeli, mesela ilmihal okumalı, kaza namazı kılmalı, Kur'an-ı kerim okumalı, dua, tevbe etmeli, sadaka vermeli, Müslümanları sevindirmeli, bunların sevaplarını ölü diri bütün müminlere göndermelidir.

İslam âlimleri mevlid gecesine çok önem vermişlerdir. Hazret-i Mevlana, (Mevlid okunan yerden belalar gider) buyurmuştur.

Mevlid gecesi, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Hatta, Mevlid gecesinin Kadir gecesinden de kıymetli olduğunu bildiren âlimler de vardır.

El-mukni, el-miyar
ve Tenvir-ül-kulub kitaplarında Mevlid gecesinin Kadir gecesinden kıymetli olduğu bildiriliyor. (Ed-dürer-ül-mesun)

(Allahü teâlâ bir kimseye söz ve yazı sanatı ihsan ederse, Resulullahı övsün, düşmanlarını kötülesin)
hadis-i şerifine uyularak, asırlardır mevlid kitapları yazılmış ve okunmuştur. Resulullah efendimizi öven çeşitli mevlid kasideleri vardır. Meşhur olan ve Türkiye'de her zaman okunan Mevlid kasidesini Süleyman Çelebi, 15. asırda yazmıştır. Bu kasidenin asr-ı saadetten sonra yazılması, bid'at olmasını gerektirmez. Çünkü Resulullahı övmek ibadettir. Her zaman Onu övücü kasideler, yazılar yazılabilir. Onları da okumak bid'at değil, sevap olur. Mevlid-i şerif okumak, Resulullahın dünyaya gelişini, miracını ve hayatını anlatmak, Onu hatırlamak, Onu övmek demektir. Her müminin Resulullahı çok sevmesi gerekir. Bu da zaten imanın gereğidir. Çok sevmek kâmil mümin olmanın da alametidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Beni ana-baba, evlat ve herkesten daha çok sevmeyen, mümin olamaz.) [Buhari]

(Bir şeyi çok seven, elbette onu çok anar.)
[Deylemi] (Resulullahı seven de onu çok anar.)

(Peygamberleri anmak, hatırlamak ibadettir.)
[Deylemi] (Bu ibadeti, şiir olarak söylemek daha tesirli olur. Resulullah efendimizin şairleri, camide, Resulullahı öven ve kâfirleri kahreden şiirler okurlardı.)

Bunlardan Hassan bin Sabit hazretlerinin şiirlerini çok beğenirdi. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, mescide bu şair için bir minber koydurdu. Hassan bin Sabit hazretleri minbere çıkar, düşmanları kötüler, Resulullahı överdi. Resulullah efendimiz de buyurdu ki:
(Hassanın sözleri, düşmanlara ok yarasından daha tesirlidir.) [M. Nasihat]

Bu husustaki hadis-i şeriflerden ikisi de şöyle:
(Allahü teâlâ, Resulünü övmek ve müdafaa etmek hususunda Hassanı, Ruh-ül-kuds [Cebrail aleyhisselam] ile takviye etmektedir.) [Buhari]

Peygamber efendimiz, şairin söylediği şiiri beğenip (Dişlerin dökülmesin) diye dua etmiştir. (Hakim)

Şiir hakkında hadis-i şeriflerden birkaçı da şöyle:
(Şiir, öyle bir sözdür ki, güzeli daha güzel, çirkini daha çirkindir.) [Buhari]

(Büyüleyici sözler gibi, hikmetli şiirler de vardır.) [Ebu Davud]

(Bazı şiirler elbette apaçık bir hikmettir.) [Buhari]

Vehhabiler, mezhepsizler, Resulullah efendimizi öven ve Ondan şefaat isteyen müslümanlara müşrik, yani puta tapan kâfir damgasını basıyorlar. Ülkemizde bunu açıkça söyleyemedikleri için, mevlide bid'at diyorlar. Resulullahı övmek bid'at olmaz. Bu övgüden ancak Allah'ı sevmeyen rahatsız olur. Çünkü Allahü teâlâ Onu övmektedir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:

(Biz seni âlemlere rahmet olarak gönderdik.) [Enbiya 107]

(Biz seni bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.)
[Sebe, 28]

(Senin için bitmeyen, sonsuz mükafat vardır. Elbette sen en büyük ahlak üzeresin)
[Kalem 3-4]

(Rabbin sana
[çok nimet] verecek, sen de razı olacaksın!) [Duha 5]

(Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin.)
[Ahzab 56]

Mevlidi, erkek kadın karışık olmadan, çalgı ve başka haram karıştırmadan, Allah rızası için okumak, salevat-ı şerife getirmek, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehabdır. (Ni'met-ül kübrâ, Hadika, M.Nasihat)

Doğum gününe önem vermeyi hıristiyanlar, müslümanlardan öğrenip almışlardır.

Mevlid okumanın kıymetli bir ibadet olduğunu bildirmek için İslam âlimleri çeşitli dillerde kitaplar yazmışlardır. Bunlardan on tanesi, Keşf-üz-zünunda bildirilmektedir.

İbni Hacer-i Hiytemi hazretlerinin En-Nimet-ül-kübra isimli mevlid kitabı ile imam-ı Süyuti hazretlerinin Erreddü ala men enkere kıraetel mevlid-in-Nebi kitabı meşhurdur.

Resulullah efendimizi çok övmek, mahlukların en üstünde olduğunu söylemek, Allahü teâlânın, sevgili Peygamberine verdiği üstünlükleri saymak ve Ondan şefaat istemek, büyük ibadettir. Buna karşı koymak, koyu bir cahillik, pek çirkin bir inattır. Resulullahı övmek, anmak lazım geldiğine delil olarak, Ahzab suresinin (Allah ve melekleri, Resule salevat getiriyor, iman edenler, siz de salevat getirin) mealindeki 56.âyet-i kerimesi yetmez mi?

İslam âlimleri buyuruyor ki:
Mevlid gecelerinde toplanarak, mevlid kasidesi okumak, tatlı şeyler yedirip içirmek, hayrat ve hasenat yapmak, böylece, o gecenin şükrünü yerine getirmek müstehaptır. Salihlere elbise ve benzeri hediye vermek, bu geceye hürmet etmek olur. Bunları Allah rızası için yapmak çok sevap olur. (İbni Battal maliki)

Mevlid cemiyetinde, salihleri toplayıp, salevat okumak, fakirleri doyurmak, her zaman sevaptır. Fakat, bunlara çalgı gibi haram karıştırmak büyük günah olur. (Allame Zahirüddin bin Cafer)

Mevlid cemiyetinde, sadaka, hediye vermek, neşe ve sevinç göstermek, haram karıştırmadan mevlid kasidesi okutmak çok sevap olur. (Allame Nasirüddin)

Haram şeyler karıştırmadan mevlid cemiyeti yapmak müstehaptır. (S.ibni Mace şerhi)

Pazarlık etmeden, sırf Allah rızası için hatim veya mevlid okuyan hafızın, okutanın verdiği hediyeyi alması caiz olur. Kur'an okuyup hediye almayı meslek haline getirmemelidir! Zira âdet haline gelen hediye, şart edilen ücret gibidir. (Dürr-ül muhtar)

Ücretle okunan Kur'andan ölüye sevap hasıl olmaz. (Hidaye)

Hadis-i şerifte, (Beni övmek ibadettir) buyuruluyor. Resulullahı övmek, bidat değil ibadettir. Mevlid kandilinde, Peygamber efendimizin doğum zamanlarında görülen halleri, mucizeleri okumak, dinlemek çok sevabdır. Kendisi de anlatırdı. Eshab-ı kiram da bir yere toplanıp, okurlar ve birbirlerine anlatırlardı.

Mevlid okunurken bidatler işlenmesi, mevlidi ibadet olmaktan çıkarmaz. Bugünkü şekliyle yapılan Mevlid cemiyetlerinin çoğu bidattir. Kadın erkek karışık oluyor, hatta teganni yapılıyor. Mevlide Kuran-ı kerimden daha çok öncelik tanınabiliyor. Çalgı eşliğinde okuyanlar da var. Bunları ibadet olarak görmek yanlıştır. Bu yanlışlara bidat denecek yerde, mevlidin aslına bidat demek yanlış olur.

Nitekim devir-iskat işine de bidat diyenler oluyor. Bugünkü yapılış şekli uygun değil diye, devir-iskat yapmaya bidat denemez.

Efendimiz doğduğu gün
Putlar devrildi yüz üstü
Efendimiz doğduğu gün
Yıkıldı tağutun büstü
Efendimiz doğduğu gün

Hemen secdeye eğildi
Ben peygamberim dedi
Sünnet edilmiş görüldü
Efendimiz doğduğu gün

Kâinat nur ile doldu
Şeytanlar sararıp soldu
Çok garip olaylar oldu
Efendimiz doğduğu gün

Kurumuştu Save gölü
Bin yıl yanan ateş söndü
Kâfirler şaşkına döndü
Efendimiz doğduğu gün

Büyücüler âciz kaldı
Sihrini yapamaz oldu
Kisranın köşkü yıkıldı
Efendimiz doğduğu gün

Ezan Ve Anlami, Manasi, Aciklamasi, Turkcesi

Ezanın sözleri ve bu sözlerin kısaca mânaları şöyledir:

Allâhu Ekber Allâhu Ekber.Allâhu Ekber Allâhu Ekber: Allah en büyük ve en yücedir.

Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.Eşhedü en lâ ilâhe illâllah: Allah`tan başka hiçbir ilâh olmadığına şehâdet ederim.

Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah Eşhedü enne Muhammeder-Resûlüllah: Muhammed`in (asm) O`nun Resûlü olduğuna da şehâdet ederim

Hayye ale`s-Salâh Hayye ale`s-Salâh: Haydin namaza!

Hayye ale`l-Felâh Hayye ale`l-Felah : Haydin kurtuluş ve felâha!

Allâhu Ekber Allâhu Ekber : Allâh en büyük ve en yücedir.

Lâ ilâhe illâllah. : Allah`tan başka hiçbir ilâh yoktur.


Sadece sabah namazında Hayye ale`l-Felâh dendikten sonra iki kere de: ''Es-Salâtü hayrün mine`n-nevm'': Namaz uykudan hayırlıdır, denilir. Bu ilâveyi Peygamberimiz Hz. Bilâl`e emretmiştir. Uyku dünya rahatını, namaz ukbâ saâdetini te`min ettiğinden ve ukba rahatı, dünya rahatından efdal olduğundan böyle denmiştir. Sabah namazının kazası için okunan ezanda bu ilâvenin söylenmesinde ihtilâf vardır.


Life and People